Birkaç yıl önce Nijerya’nın önde gelen dört hanedanlığından Ife Ha nedanlığı’nın lideriyle evlenerek ‘kraliçe’ unvanını alan Majesteleri Zaynab Otiti Obanor, evlenmesinin üzerinden iki yıl geçmeden eşinden ayrılarak kraliçelikten vazgeçti. Evliliğini bitme noktasına getirense, kraliçe olarak ülkesinde kadına yönelik şiddete karşı bir yürüyüşe katılması oldu. Başta kral olmak üzere yakın çevresi, bu hareketiyle hanedanlığa hakarette bulunduğunu savundular. Evliliğinin bitmesinden sonra da kadın hakları, kız çocuklarının eğitimi ve aile içi şiddete karşı çalışmalarını sürdüren Kraliçe Zaynab Otiti Obanor ile Demet Sabancı Çetindoğan’ın davetlisi olarak İstanbul’a yaptığı kısa ziyaret sırasında bir araya geldik.

Öncelikle şunu sormak isterim. Nijerya’da kraliçe olmak ne anlama geliyor?

Nijerya, 200 milyonun üzerinde nüfusa sahip büyük ve kalabalık bir ülke. Dört bölgeye ayrılmış durumda. Kabaca Kuzey, Güney, Doğu ve Batı olarak tanımlayabiliriz bu bölgeleri. Ben Güney bölgesini yöneten hanedanlığa mensubum. Ülkenin batısını yöneten hanedanlığın başındaki kralla 2016 yılında evlendim. Ve kraliçelik ünvanını böylece almış oldum. Diğer bölgelerde de farklı hanedanlıklar var.

 

Evliliğiniz çok kısa sürdü. Bu boşanma Nijerya için alışılageldik birşey miydi?

Evliliğim ne yazık kı iki yıldan kısa sürdü ve kralla boşandık. Bu Nijerya’da daha önce yaşanan birşey değildi. O yüzden benim için ‘kral boşayan kraliçe’ tanımlamasını kullandılar.

 

Nijerya’da kadın hakları için yaptığınız çalışmalardan ve katıldığınız kadın yürüyüşünden kısa süre sonra boşandınız. Ayrılık sebebi bu muydu?

Etkisi olduğunu söyleyebilirim. Üç yıl önce Nijerya’da büyük bir kadın yürüyüşü oldu. Kadın hareketinin ileri gelenleri benimle konuşmaya geldi. Düzenleyecekleri ‘Kadına şiddete hayır’ yürüyüşünde onlara destek vermeye karar verdim. Nijerya’da bir kadın lider ilk defa böyle birşeye destek oluyordu, hatta bu konuda fikir beyan ediyordu. Ben, kadına şiddet gibi sorunların toplumda konuşulması için bir yol bulunması gerektiği görüşündeyim. Böyle bir sorun var ve bu soruna da toplumsal olarak çözüm bulmak zorundayız. Sadece Nijerya’da değil, tüm Afrika’da kadına şiddet çok uzun bir süredir devam ediyor.

 

Türkiye’de de böyle bir sorunla karşı karşıyayız. Kadınlar eşleri, sevgilileri, hatta aile üyeleri tarafından şiddete uğruyor, öldürülüyor…

Afrika ve Türkiye, kültürel olarak bu bakımdan benzerliklere sahip. İnsanlar değişiklikten çok hoşlanmıyor, o yüzden de 21. yüzyılın gereklerini yerine getirmekte zorlanıyorlar. Afrika kıtasının her yerinde kadına şiddet sorununa rastlıyoruz. Dayak yiyen kadınlar, yüzleri şişmiş, yaralanmış, hatta öldürülmüş… Fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddete de rastlıyoruz. Sorun bu boyutta olduğu halde kimse konuyla ilgili konuşmak bile istemiyor. Şiddet gören kadınlar bile… Üstelik şiddet ekonomik durum ve sosyal statü dinlemiyor. Toplumdaki kadınlar olarak konuşarak, paylaşarak, birbirimize destek olarak bu sorunun üstesinden gelmeliyiz. Gerekli kanunların çıkarılmasını sağlamalıyız. Kadına şiddetin sonuçları olmalı. Kanunlar kadınları korumalı ve bu kanunlar da uygulanmalı.

 

Afrika’da, Nijerya’da kanunlar kadını koruyor mu? Ve bu kanunlar uygulanıyor mu?

Nijerya’da kanunların değiştirilmesi için çalışmalarımız hala sürüyor. 2020’de bu konuya öncelik veriyor olacağım. Tabii kanunları uygulaması gereken insanların da bu toplumda yaşayan insanlar olduğunu unutmamamız gerekiyor. Onlar da kendi karılarına, kızlarına şiddet uygulayan kişiler olabilirler mesela… Sorunun çözülmesi uzun ve zorlu bir süreç.

 

Sizin katıldığınız kadın yürüyüşü ses getirdi mi ve kadına şiddet sorununun çözümüne katkısı olabilecek mi?

Lagos’ta gerçekleştirdiğimiz kadın yürüyüşüne çok büyük bir katılım sağlandı. Benim haricimde yürüyüşe ünlü kadınlar da katıldı. Afrika’nın en kalabalık şehri olan Lagos’ta bu yürüyüş için yollar kapatıldı. Yürüyüş tüm ülkede büyük ses getirdi. Sonrasında kadınlar bana gelip teşekkür ettiler. Hatta diğer Afrika ülkelerinde yaşayan kadın liderlerden beni arayıp tebrik edenler oldu. Bizi destekleyen pek çok erkek de vardı. Kadınlar çok uzun bir süredir sessizlik içinde bu acıyı çekiyordu. Bu yürüyüş onlara umut verdi. Sonrasında şiddete uğrayan kadınların arayıp destek isteyebilecekleri bir telefon hattı açtırdık. Bu hat hala kullanılıyor.

 

Peki yürüyüş sonrasında sizin için neler değişti? Eşiniz bu katılımınızdan memnun olmadı mı?

Nefret etti. Benim kadın yürüyüşüne katılmamam gerektiğini düşünüyordu. Eşim ve ailesi bu hareketimin hanedanlığa bir hakaret olduğunu savundular. Arkadaşlarım haftalarca benimle konuşmadı. Bir ay içinde eşimle boşandık. Etrafımda kimsenin kalmadığını hissettim. Boşanmanın tek sebebinin bu olduğunu söyleyemem ama belki de olayları hızlandırdı.

 

Şimdi nelerle ilgileniyorsunuz?

‘1 in 3 Africa’ kampanyasıyla kadına şiddete karşı çalışmalarıma devam ediyorum. Forward Foundation ve SIWAJU projesiyle kadınların çalışma hayatına katılmalarına katkıda bulunuyor, kız öğrencilere eğitim burs veriyoruz. 2017 yılında bu burs projesiyle Birleşmiş Milletler’den ödüle layık görüldüm. Arap ve Afrika kökenliyim. ‘Arap ve Afrika Ekonomik Kalkınma Girişimi’nde aktif rol alıyorum. Yeni bir girişimimiz var: Aquaall. Bu projeyle insanların temiz suya ulaşabilmesini amaçlıyoruz. Proje ortağımız da Dünya Sağlık Örgütü. Ayrıca lüks parekendecilik ve otelcilik alanlarında da girişimlerim var.

 

İstanbul’a da iş için mi geldiniz?

Evet, sadece birkaç gün için buradayım. Birkaç toplantım var. Biraz şehri gezeceğim. Bundan sonra Türkiye’ye daha sık gelmeyi planlıyorum. Kıtaların buluştuğu ülkeniz çok güzel. İstanbul dışında Kapadokya’ya da gitmek niyetindeyim.

 

Yıllardır sadece beyaz giyiyorsunuz. Nedenini sorabilir miyim?

Renk olarak beyazın benim için çok önemli bir yeri var. Temizliği, saflığı ve mutluluğu temsil ediyor. Beyaz giydiğimde kendimi iyi hissediyorum. 2004 yılı sonlarında bir rüya gördüm. Rüyamda sadece beyaz giyiyordum ve bu bana müthiş bir mutluluk ve huzur getiriyordu. Bunu uygulamaya karar verdim. 2005 yılında beyaz olmayan tüm elbiselerimi verdim. Evimdeki eşyaların çoğu da beyazdır. Örneğin; sadece beyaz çarşaflar üzerinde uyuyabiliyorum. Daha önce çok renkli giyinirdim ve renkleri çok severdim.

 

Başka hobileriniz var mı?

Gezmeyi çok severim. Şu aralar işim dolayısıyla da çok seyahat ediyorum. 10 günden fazla aynı yerde kalmıyorum. Bu beni meşgul ediyor, insanlar için birşeyler yapabiliyor olmak çok güzel, insanlar için birşeyler yaptığımızda, aslında kendimiz için de yapmış oluruz. Doğduğumuz günden öldüğümüz güne kadar ömür dediğimiz bu geçen sürede, her birimizin yapmak için görevlendirilmiş olduğu birşeylerin var olduğuna inanıyorum. Önemli olan onun ne olduğunu bulup gerçekleştirmek. Bizden sonra geriye kalacak olan mirasımız da bu olacak.