Pandemi sonrasında moda dünyasında İkinci Dünya Savaşı sonrası gördüğümüz bir ‘Yeni Bakış’ gerçekleşebilir. 1947 yılında moda dünyasının parlayan yıldızı olarak görülen tasarımcı Christian Dior, savaş sonrası çıkardığı ilk koleksiyonunu böyle tanımlamıştı. Kadınlar için asker üniformasını andıran etek-ceket takımlar tasarlamıştı ve bu stil kadınların büyük ilgisiyle karşılaşmıştı.
Pandemi boyunca çoğunlukla evdeydik. Herkes ne isterse onu giydi. Tek mecburiyetimiz ise dışarı çıktığımızda taktığımız maskeydi. Genel olarak iki farklı pandemi tarzının öne çıktığını söyleyebiliriz. Kendini içinde rahat hissedeceği salaş kıyafetler tercih edenler olduğu gibi moralini yükseltmek için evde bile şık giyinmeyi tercih edenler de oldu. Pandemi sonrasındaysa kaliteli kumaşlardan üretilen, rahat kesimli ve gündüzden geceye taşıyabileceğimiz pratik tasarımlara yöneleceğimizi düşünüyorum. Pandemi, gardroplarımızı gözden geçirmemize olanak tanıdı. Gerçekten bu kadar çok giysiye, ayakkabıya, çantaya sahip olmamıza gerek var mı? Çoğumuzun cevabı ‘hayır’ oldu. Modanın bir de üretim sürecinde çevreye verdiği zarar var. Sürdürülebilir, çevreci, adil ve etik moda çözümlerine ihtiyacımız var. Sonbahar sayısında röportaj yaptığımız Özlem Süer, Dilek Hanif, Gisele Bundchen gibi isimler, hep bu noktanın önemini vurguladı.
İşin çevre boyutu da önemli. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ile röportaj yaptık. Denizlerimizin kirliliği, müsilaj, küresel ısınma konularında Bayram hoca bizi bilgilendirdi. Ona göre ‘Temiz denizler, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en güzel hediye”, üstelik bunu mümkün kılmak için acil önlem almamız gerekiyor. Kaybedecek vaktimiz yok!
Güzel günlerde buluşmak dileğiyle, hepinize iyi sonbaharlar…