Nars’ın kurucusu ve sahibi François Nars, gerçek bir sanatçı, fotoğrafçı ve bir makyaj artisti…

Çok erken yaşlarda moda dünyasına giren ünlü artist, değişmek için makyajın inanılmaz bir araç olduğunu söylüyor. İşte makyaj cambazı, renklerin ustası François Nars dehası…

ftm_2016-1_139NARS’ın DNA’sını nasıl tanımlarsınız?
NARS’ın DNA’sı şahsımın ve sahip olduğum makyaj ve güzellik sevgisinin bir yansıması diyebilirim. NARS’ı bir cümlede tanımlamam gerekseydi şu şekilde tanımlardım: “Eğlenceli ve son moda renklerle mükemmel ürün çeşitliliğinin eşlik ettiği kalite” İşte bu yüzden NARS eğlenceli, görünürlük sahibi ve son moda. Kalite benim için çok önemli. Kötü ürünlere sahip kötü bir marka asla yaratmazdım, kaliteyi görünürlüğe kesinlikle feda etmem. Amacımız her üründe güzel renklerle mükemmel makyaja ulaşmak.

Markanın şu an bulunduğu noktaya ulaşacağını tahmin etmiş miydiniz? Böylesine büyük bir başarı bekliyor muydunuz?
En başta belirgin bir beklentim yoktu, yalnızca iyi gitmesini temenni ediyordum. “Bir gün bir sürü ülkede yer alacağım” ya da “400 farklı ürünüm olacak” gibi düşüncelere sahip değildim. Tek istediğim mükemmel ürünler yaratmaktı. Genç ve özgürdüm, aklımda planlarım yoktu. En iyi ürünleri ya da en iyi renkleri bulamama ihtimali beni korkutuyordu ve bir makyaj markası yaratma fikri eğlenceli geliyordu. Planlanmamıştı, son derece spontan bir biçimde gelişti, markanın bu kadar taze ve dinamik olmasının ardında da bu durumun yattığını düşünüyorum. Buradan yola çıktık ve marka ufak ufak büyürken ben de hep ardında durdum. Markanın bu yüzden köklerine hep sadık kaldığına inanıyorum.

Markadaki rolünüz hakkında ne söylemek istersiniz?
NARS ekibine ilham vermek için buradayım, onlara vizyon ve yaratıcı biryönelim sağlıyorum, çünkü mükemmel ürünlere sahip eğlenceli bir markanın ihtiyacı olan bence bu. Ayrıca modellerimizi, marka yüzlerini seçiyorum, ve tüm kampanya görsellerini marka DNA’mızı yansıtacak biçimde fotoğraflıyorum. Bizim için ürün en önemli konu, görseller, ambalajlar ve mükemmel renkler de bunu destekliyor.

Şimdiye kadar çektikleriniz arasında favori NARS kampanyanız hangisiydi?
Gerçekten de aralarında birfavorim yok. Hepsini, özellikle de Daria’yı çok seviyorum. Daria olağanüstü bir karakter ve kişilik, güzelliği ise benim için çok ilginç. Linda Evangelista, Guinevere Van Seenus ve Naomi Campbell’ın da aralarında bulunduğu çok fazla güzel kadını fotoğraflama şansına sahip oldum, yalnızca bir tanesinin favorim olduğunu söyleyemem, hepsi benim favorim.

Geçtiğimiz 20 yılda kadınların makyaj hakkında düşünce ve uygulamalarını değiştiren yenilikçi ürünlere imza attınız, yeni ürün geliştirme konusunda yaratıcı yaklaşımınız nedir?
Her zaman çok spontane hareket ederim, fazla düşünmemeye çalışırım. İçgüdülerimi takip ederim ve o güne kadar öğrendiklerimi kullanmaya çalışırım. O dönemde bana çekici gelenler üzerine şekillenen ürünler yaratıyorum. Mesela, ayırt edici bir mavi renk gördüğümde -bir aksesuar, bir manzara ya da başka bir şey olabilir- “İşte bu rengin tamamen aynısı birfaryaratmalıyım.” diyebiliyorum. Dediğim gibi, son derece spontane gelişen bir süreç. Her zaman aynı şeye takılıp kalmamayı ve ürünleri yeniden yorumlamayı seviyorum. Hep hareket halindeyiz ve ileriye bakıyoruz, aynı şeyiiki kere tekrarlamaktan imtina ediyoruz. Açık görüşlü ve taze kalmak, sıkıcılığın tuzağın düşmemek önemli.

Moda markayı nasıl etkiliyor? Sizce moda ve makyaj arasındaki ilişki nasıl tanımlanabilir?
Valentino, Dolce & Gabbana, Calvin Klein gibi büyüleyici moda yetenekleriyle çalıştım ve her birinden öğrendiklerim farklı oldu, onların DNA’ları benim DNA’mi, zevkimi ve yaratıcılığımı etkiledi. Bu parlak isimlerle çalışabildiğim için çok şanslıydım. Trendlerden ne kadar uzak kalmaya çalışsam da trendlerden, defilelerde nelerin kullanıldığından -kumaşlar, siluetler, modeller- haberdar olmalı ve onlarla ilişkide kalmalıydım. Bu trendler her zaman bir yolu açar, o yüzden NARS için trendy ve klasik arasındaki dengeyi korumaya çalışıyorum, bunun da her zaman kolay olduğunu söyleyemem.

NARS rengicömertçe kullanması, provokatif renk isimleri ve sınırları zorlayan yapısı ile bilinir, sizidiğer makyaj markalarından ayıranlar bunlarmı?
Bence NARS’ı diğer markalardan gerçekten ayıran şu: Çok hızlı bir biçimde büyüyor olsak da, markanın genç duygusunu korumaya çalışıyoruz. Çok küçük bir grup insanla çalışıyorum, benim vizyonumu ve bakış açımı alarak ürüne uyarlıyorlar. Ayrıca tüm görseller ve fotoğraflarla kendim ilgileniyorum. Yaratıcı sürece dahil olan çok fazla insan bulunduğunda, konsept başlangıç noktasından farklı bir yere sürükleniyorve kayboluyor. Ürünleri, binlerinin bize söylediğine göre değil, bildiğimiz üzerinden giderek yaratıyoruz. Kafamızda net bir resim varve buna ulaşmak için de sınırları zorlamaktan çekinmiyoruz.

Marka, cesur ürünisimleri ile biliniyor. Bu isimleri kullanmaya nasıl karar verdiğinizibizimle paylaşır mısınız?
Benim için bu son derece basitti, ürünlere isimlerini onları daha özel ve hayatın içinden kılmak, onlara bir kimlik tanımlamak için verdim. Kadınların ürün isimlerine kendilerini yakın hissetmelerini ve ürün isimlerinin akıllarında kalmasını istedim. Böylece ürün örnek vermek gerekirse sadece bir ruj olmaktan çıktı, bir film ya da bir karakter gibi özdeşleştirilebilecek bir unsura, ürünler ve renklerle çıktığınız bir seyahate dönüştü, isimler ürünleri, hayattan daha büyük kıldı.

Neden sanatçılarla işbirliklerigerçekleştiriyorsunuz?
Sanatçılarla işbirlikleri gerçekleştirmeyi seviyorum çünkü bu farklı ve beklenmedik. Moda markaları sanatçılarla herzaman işbirliği içindeler, ama makyaj markaları çokfazla sanatçı işbirlikleri gerçekleştirmiyorlar. Bu düzgün bir biçimde yapılmalı, bir anlamı olmalı ve bir çerçeveye oturmalı. Koleksiyonları en baştan tasarlıyoruz, iki şeyi alıp yalnızca bir araya getirmekle yetinmiyoruz. Bunu bir yapış şeklim varve benim için bu iyi bir biçimde yapılmalı. Umarım bu titizliğimiz dışarıdan da anlaşılıyordur.

En son Steven Klein ile bir işbirliği gerçekleştirdiniz. Steven ile bir makyaj koleksiyonu için işbirliğiyapmaya nasıl kararverdiniz?
Bir koleksiyon yaratmak uzun zaman alıyor, neredeyse 2 yıl. Onu ve işlerini tanıyan biri olarak, “Steven’ın sanatını onurlandıran bir koleksiyon yapalım” diye düşündüm. Çünkü bence fotoğrafçılık gerçekten bir sanat. Onun bu tanınırlığa sahip olmayı çoktan hak ettiğini düşündüm ve onun etrafında bir makyaj koleksiyonu tasarlamak iyi bir fikir gibi göründü. Onun fotoğraflarına ilk baktığınızda ilk aklınıza gelen makyaj olmuyor. Ona bir işbirliği için yaklaştığımızda, hızlı bir biçimde heyecanını bizimle paylaştı. Bence bu onun için de beklenmedikdi ve ikimiz de fark ettik ki bu fikir son derece farklıydı.

Steven ürünlerin isimlendirilme sürecine dahil oldu mu? İkiniz ürünleriisimlendirmek için nasıl birlikte çalıştınız?
Evet, onun bu sürece dahil olmasını istedim, çünkü o bir sanatçı. O yalnızca fotoğraf çekmiyor. Fotoğraflarıyla bütün bir hikaye yaratıyor ve ben bunu seviyorum. Tüm mükemmel fotoğrafçılar kendi dünyalarını yaratabilenler, Newton, Bourdin gibi. Onun renkisimleri, kelime seçimleri ve hediye seti isimlerine katılması ayrıca önemliydi.

Siz ve Steven, güzelliği benzer bir biçimde görüyorsunuz. Bu güzellik türünü tanımlayabilir misiniz?
Güzellik, son derece soyut bir kavram. Steven ve beni lginç güzelliğe meraklıyız, çok belirgin, çok tatlı olmayan, beklenmedik, farklı, değişik türden güzelliğe. Bu kelimeler benim çocukluğumdan beri sevdiğim güzelliği tanımlar nitelikte. Bu beni her zaman büyüledi ve bu bakışın ikimizde ortak olduğunu düşünüyorum. Eminim Steven’ın çocukken beğendiği gerek film, gerekse fotoğrafçılıkta birçok referans vardı. Bence buikimizi birbirimize bağlayan bir unsur: Değişik güzelliği seviyoruz ve bu her zaman böyleydi.

Bizimleilham perileriniziya da sizde güzelliği iz bırakan kadınları paylaşır mısınız?
Eski filmleri, eski sinematografiyi, görkemi seviyorum ve Greta Garbo, Dayle Haddon, Catherine Deneuve ve Charlotte Rampling gibi eski Hollywood yıldızlarını beğeniyorum, onların güzellikleri çok güçlü ve zamansız. Aynı zamanda Cate Blanchet, Tilda Swinton, Amanda Seyfried ve Charlize Theron’u beğeniyorum. Çok seçiciyim, çünkü güçlü ve karakter sahibi, güçlü yüzlü ve kişilikli kadınları seviyorum, Bu da işleri ile direkt ilintili, işlerinde risk alan oyunculara hayranım, Monster’daki Charlize Theron gibi. Chloe Moretz, Lupita Nyong’o, Elle ve Dakota Fanning’i de seviyorum. Onlarının taze stil anlayışlarına saygı duyuyorum.

Yenirenkler/tonlar bulmaya yaklaşımınız nasıl? İlhamınızı nerede buluyorsunuz?
Herşeydenilham alabiliyorum: Seyahatlerim, eskifilmler, gezdiğim sergiler ve hatta sokaktakiinsanlar. Birinin giydiği bir şey, saçının rengi beni etkileyebiliyorve bu renklerle tasarım yapabiliyoruz. Koleksiyonlarımı böyle tasarlıyorum, planlanmamış, spontane bir süreç.
Paris bana herzaman ilham veriyor. Benim için çokgüzel ve özel bir yer. Orada olma duygusunu seviyorum. Seyahat de kuşkusuz benim için ilham verici. Paris’te renk seçimimi, hatta bazen fotoğrafçılığımı tetikleyen bir şeyler gizli. Ayrıca kitapları seviyorum, fiziksel olarak seyahat etmeme gerek yok çünkü kitaplar aracılığıyla da seyahat edebiliyorum. Bir manzarayı ya da bir kültürü bir kitapta bulabiliyorum ve bu işime esin kaynağı oluyor. 50’lerin, 60’ların ve 70’lerin filmlerini izliyorum. Günümüz filmlerini de takip ediyorum, bazıları gerçekten mükemmel, ama yine de geçmişte oldukları kadar zengin değiller.

Güzel bir hayatı hissetmek ve yaşamak için bir kadına bir öneriniz olsa, ne söylerdiniz?
Kendinizi değiştirmek için makyaj mükemmel bir araç. Oynaması eğlenceli: Başka biri olabilir ya da bir görünümde kendinizi bulabilirsiniz. Bir görünüme ulaşmakiçin farklı yollar, farklı yöntemler ve renkler var. Bunları kullanabilir ve bunlarla oynayabilirsiniz. Üstelik herzaman çıkarabilirsiniz, o yüzden oyun oynayın, çünkü eğlenceli.

Favori ürününüz hangisive neden?
Bu sıralaryeni rujları seviyorum. Formülü olağanüstü, veinanılmaz zengin pigmenti sayesinde hem kapatıcı, hem de dudakları kurutmuyor. 40 farklı tonla birlikte herkes için bir renk var. Fabien Baron imzalı yeni ambalajı ise siyah üzerine siyah metalik bitirişle çok modern görünüyor, adeta bir lüks aksesuar gibi.

Motu Tane’de nasıl bir hayatınız var?
Adayı çok seviyorum. Gün doğumundan gün batımına ışığın değişimleri her zaman farklı. Görsel olarak olağanüstü güzel. Tiare çiçeklerinin kokusu, suyun üzerindeki renkler ve manzaralar, açık ve koyu renk arasındaki kontrastı görmeyi, volkan ile su arasındaki tezatı gözlemlemeyi seviyorum.

Markayı 20 yıl sonra nerede görüyorsunuz?
Geleceğe çokfazla kafa yormuyorum. Birkaç ay önceden çalışmaya başlıyorum, çünkü öyle olmak zorunda, ama genel olarak günbegün çalışıyorum. Geçmişi kutluyorum, ama günümüzde yaşıyorum. Markanın geleceği için marka imajının sabit kalmasını, köklerimize bağlı kalarak büyümeye devam etmeyi umuyorum. Daha fazla ülkede daha fazla mağaza açmalı ve tüm dünyada daha fazla butiğe sahip olmalıyız, butiklerimizle gurur duyuyorum. En önemlisi,imajın bozulmamış kalmasını istiyorum. Birmarkanın dönüşümü düşünüldüğünde bu zor, ama başlangıçtan beri bu böyleydi ve önümüzdeki 20 yıl da böyle kalması temennim. Umarım marka iyi ellerde olurve kim ilgilenirse ilgilensin marka DNA’sını korur.