HEPİMİZ PLAZA SUFİSİ’YİZ
Kitaplara ve yazı dünyasına olan tutkusuyla Tara Kitap’ı kuran, yazar ve iş insanı Selcen Gür, Sır ve Gölge’den sonra ikinci kitabı Plaza Sufisi ile okuyucularıyla buluşuyor. Gür, Plaza Sufisi, “Modern hayatın keşmekeşinde hayatta kalmaya çalışan seni, beni; bizi anlatıyor” diyor.
Kitabın ismi çok dikkat çekici… Peki, Plaza Sufisi kim?
Teşekkür ederim. Plaza Sufisi, metropolde yaşayan, büyükşehir keşmekeşinde hayat süren, gündelik haz bombardımanına maruz kalan ve hiçbir şeye yetişemeden evinde dönen insanlar; yani benim, sizsiniz, hepimiziz. Böylesi bir terkip kullanma nedenim de tasavvuf ve psikoloji pencerelerinden görünenleri hikâye etmemden ötürü.
Tasavvuf ve psikoloji günümüz insanının sıklıkla gidip şifa bulmak, arınmak istedikleri yerler. Siz de bundan ötürü mü bu yolda ilerlerdiniz?
Evet. Önceki nesillere göre yaşam koşullarımızda artan konfora kıyasla hayattan duyduğumuz tatminin aynı oranda artmadığının, hatta aksine azaldığının hepimiz farkındayız. Yani barınma, sağlık hizmetleri, sosyal hizmetler, temizlik, yemek, seyahat, ortalama yaşam süresi gibi kriterler baz alındığında, önceki jenerasyonlara göre çok daha iyi durumdayız. Ortalama yaşam süremiz de onlardan daha uzun. Ancak hayat standartlarımızdaki bunca gelişmeye karşın psikolojik sağlığımız daha iyi olmadığı gibi, onlardan daha kötü durumda olduğumuzu söyleyebiliriz.
Peki, bir reçeteniz var mı?
Yok hayır. Ben bu iki alanda da söz söyleme ehliyetine sahip değilim. Sade ve sadece bir okur olarak pozitif psikolojiden ve Türk tipi tasavvuftan ne anlayabildiysem ona göre bir şablon oluşturdum. Okuduğum kitaplardan aldığım notları paylaştım aslında. Hep beraber agoraya inelim ve birbirimize iyi gelelim düşüncesiyle yazdım Plaza Sufisi’ni.
Baş döndüren bir hız çağında neye tahammül edeceğiz, nasıl sabırlı kalacağız?
Bir kere sabır, tahammül göstermek demek değil. Sabır, insanı güçlü kılan ve motive eden bilinçli bir tercihtir. Sabır göstermek olumlu, bize fayda veren bir eylem, bunu hatırdan çıkarmamak lazım. Tahammül göstermek ise olumsuz, bize zarar veren bir yükün hamallığı değil mi? Bence öyle… Karşılaştığımız bir sıkıntıya çözüm aramak ve güzel ahlak çerçevesinde bilinçli bir irade ortaya koymak sabrın göstergesidir. Ne demiş eskiler: Sabrın sonu selamettir.
Sizi bu yazın yolculuğunda en çok etkileyen kişiler kimler oldu peki?
Plaza Sufisi’nde bana birçok isim eşlik etti kuşkusuz. Her biri bende derin sorular ve devamında meraklar uyandırdı. Joseph Campbell ve Victor Frankl’la çok konuştum diyebilirim. Ama Yunus Emre ve Hacı Bektaş Veli’de çokça durdum, düşündüm. Onların Yesevî Ocağı’ndan akıp gelen cevheri yoğurup bu topraklara armağan etmeleri bugün hâlâ tam anlamıyla farkına varamadığımız bir bahçe.
Aslında insanlığın ortak acılarından, yalnızlıklarından, buhranlarından ve ümitlerinden bahsediyorsunuz. Bu seyahatte sizi en çok etkileyen sahne hangisiydi?
“Hoca Ahmed Yesevî’nin yanına bir derviş geldi ve ‘Ey Pir! Tevhidi açıkla’ dedi. Hoca bir kelle şekeri önüne koydu ve ‘Bu nedir?’ diye sordu. Derviş ‘Şeker’ dedi. Hoca buyurdu: ‘Bunu şeker halinden çıkar, birkaç şekil yap!’ Derviş şekeri alıp ondan muhtelif şekerler oluşturdu. Hoca, ‘Bu nedir? Şu nedir?’ diye teker teker sordu. Derviş, ‘Bu at, bu deve, bu adam’ dedi. Hoca buyurdu: ‘Hepsini boz, birleştir’. Derviş bütün şekilleri bozup birleştirdi. Hoca ‘Şimdi bu nedir?’ diye sorunca derviş ‘Şekerdir’ dedi. Hoca buyurdu: ‘Tevhid’i anlatmam bitti.” Bu hikâye bana gönül kapısını açan bir maymuncuk işte.