İSTANBUL’UN MÜCEVHERLERI

İSTANBUL’UN MÜCEVHERLERI

Tarihçi, Yazar ve profesyonel rehber Saffet Emre Tonguç’un en yeni kitabı İSTANBUL’UN 100 MÜCEVHERİ mayıs ayında okuyucuyla buluştu. Bu koleksiyon kitap, İstanbul’un hazine gibi eserlerini, görülmemiş açılardan çekilmiş 170 fotoğrafla anlatıyor. Tonguç, büyük boyutlu ve kalın kapaklı olarak hazırlanan 351 sayfalık yeni kitabında, şehrin 100 noktasını yeniden keşfetmeye davet ediyor. Saffet Emre Tonguç, Fashion&Travel okuyucuları için yeni kitabını, İstanbul’u ve projelerini anlattı.

Saffet Bey İstanbul denince sizin aklınıza ilk ne geliyor?

Bu şehre karşı hissettiklerimi en iyi “Aşk” sözcüğü ifade ediyor. İçinde hem merak, heyecan, büyük bir sevgi var hem de endişe, hüzün, kimi zaman da öfke. İstanbul, muhteşem bir tarih ile büyüleyici bir coğrafyanın mükemmel harmanı. 3 büyük imparatorluğun başkenti olmuş, 2 kıta üzerine kurulmuş tek şehir. Adına destanlar, şiirler yazılmış, uğruna ölmeye değer görülmüş eşsiz bir şehir. Bütün dünyanın göz bebeği olduğunu ifade eden en güzel sözü Fransız İmparatoru Napolyon Bonapart söylemiş: “Dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” Ama içindeyken bu gözle görülmüyor maalesef. Şehrin koşturmacasından o kadar çok şey göz ardı ediliyor ki… Boğaz’dan geçerken kıtalar arası bir seyahat yaptıklarının farkına bile varmıyor çoğu insan. İşte bu sebeple diyorum “İstanbul’da yaşamayın, İstanbul’u yaşayın!” diye.

Bir tarihçi olarak bütünü görmek benim işim. Yüzyıllardır milyonlarca insan geldi geçti bu dünya üzerinden. Kimisi muazzam işler yaptı kimisi ise yakıp yıktı. İnsanlar gelip geçecek ama İstanbul her zaman bütün güzelliği ile burada olacak. Ben de şimdi olduğum yerden, onu ne kadar anlatabilirsem kârdır diye bakıyorum. Gelecek kuşaklara ne kadar fazla şeyi aktarabilirsek o kadar zenginleşeceğiz. İstanbul, onu keşfetmek isteyenleri binlerce yılın renkli, coşkulu, acı-tatlı izleri üzerinde yükselen bir köprüden geçiren; her adımda Roma’dan Cumhuriyet’e, Bizans’tan Osmanlı’ya selam verdiren bir şehir. Sanırım bu yüzden onu keşfetme ve anlatma tutkum hiç bitmiyor. Yazdığım 28 kitabın 17’sinin İstanbul hakkında olmasının sebebi de bu. Birisi filizlenirken bir diğer kitabın tohumu düşüyor kalbime ve biliyorum ki daha yüzlerce hatta binlerce mücevher çıkar bu şehirden.

İstanbul aşkınız nereden geliyor?

Çocukluğumda İstanbul’a taşındığımızda, Kandilli sırtlarından Boğaz’ı izlerken düştü bu aşk kalbime. Gezdikçe, keşfettikçe de hep büyüdü. Belki ben biraz avantajlıydım, sakin bir Boğaz köyünde görece romantik bir çocukluk geçirebildiğim için. Ne mutlu ki, İstanbul beni en güzel yüzlerinden biriyle karşılamış. Şişli Terakki Lisesi’ne giderken hiç servis kullanmadım. Kandilli’den çıkıp yola İstanbul’u seyrederek okula gitmek en büyük zevkimdi. Sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Turizm ve Otel Yöneticiliği okurken bu sefer başka bir gözle gördüm bu şehri. Üzerine tarih yüksek lisans programı da eklenince İstanbul vazgeçilmezim oldu. 35 yıldır dünyada 141 ülkeyi ziyaret ettim, bazı şehirler bana kendimi evimde gibi hissettirse de seyahatlerimin sonunda İstanbul’a kavuşmak yolculukların hep en güzel kısmı oldu.

İstanbul katman katman bir şehir. Buraya her gelen bir iz bırakmış, o izler iç içe geçerek bir sentez oluşmuş. Dün ve bugünün bir arada, zamansızca yarattığı bu mozaiğin içinde hep ipuçları bulursunuz. Ve o ipuçları size bir hikaye anlatır. Dinlemeyi, görmeye bilenlere bir mücevherdir bu şehir. Bir yandan da tam bir kalp ağrısı… Modern şehrin kuşatması altında can çekişen tarihi görmek kimin içini yakmaz ki. Ama yine işte, her şeye rağmen bir sevgi bu. Her şeyini görüp kabul ettiğin, iyi olması için elinden geleni yaptığın, emek harcadığın… Ve kırılmasından korkmadan kalbinizi açınca bir manzara, bir koku, bir ses ile yeniden hareketlendirir içinizi çünkü geçmişten bir şey göz kırpar size. Yaşarken de aynı anlatırken olduğu gibi iç içe geçiyor bütün duygular.

‘İstanbul’un 100 Mücevheri’ni hazırlamaya nasıl karar verdiniz?

2019 yılında iletişim danışmanım Zeynep Şahin Tutuk (@zeynepst) ve fotoğrafçı Halit Bilen (@bildrone) ile hazırladığımız “Kanatlarımda İstanbul” o kadar sevildi ki bir koleksiyon kitabı olarak ulaşılması güç bir baskıya ulaştı. Hemen ardından İngilizce “Istanbul A Bird’s Eye View” raflardaki yerini aldı. Kitabın Almancası “Berflügelndes Istanbul” da yeni bölümler ekleyerek, güncellenen görselleriyle hazırladık. Bunun üzerine yeniden bir kitap yapmaya karar verdik. Ve yine üç farklı bakış açısından süzülen bir İstanbul kitabı çıktı ortaya. Tıpkı İstanbul gibi bu kitap da farklı kuşakların, farklı mesleklerin, farklı birikimlerin sonucu. Bu kitabı hazırlarken çok yorulduk ama çok da keyif aldık. Halit Bilen’in yeni fotoğraflarıyla her seferinde yeniden şaşırdık bu şehrin güzelliğine. Umarım okuyucular da kitabı ellerine aldıklarında bizimle aynı heyecanı paylaşırlar. Kitabı 19 Mayıs’la 29 Mayıs arası bir tarihte çıkararak bu eşsiz şehri bize miras bırakanlara bir saygı selamı yollamak istedik. Fetihle armağan edilen, Kurtuluş Savaşı ile işgalden kurtulan İstanbul’un 100 nadide eserini anlatmak için daha güzel bir zaman düşünülemezdi.

Kitapta nasıl bir keşif yolculuğu bekliyor okuyucuyu?

Şimdiye kadar İstanbul ile ilgili yazdığım bütün kitaplar birbirinin kardeşidir. Basıldığı günden itibaren kült kitap kabul edilen ve 2010 yılında “En İyi Turizm Yayını” ödülünü alan “İstanbul Hakkında Her Şey” ile başladı bu yolculuk. Sonrasında aileye her eklenen yenilikleriyle geldi. Ve her kitabım mutlaka şehrin kalbinden, Tarihi Yarımada’dan başladı. Çünkü bence orası sıfır noktası. Dünyadaki en eski mabetlerden biri olan Ayasofya, Bizans sarayları ve Topkapı, pek kimsenin dikkatini çekmese de tüm antik Roma yollarının başlangıcı kabul edilen Milion Taşı, şehrin her dönem buluşma merkezi olan Hipodrom veya şimdiki adıyla Sultanahmet Meydanı… Bütün hikayeler buradan başlıyor. Ben de dilim döndüğünce bıkmadan anlatıyorum hepsini.

Kitapta yer alan eserlerin çoğu aslında tanıdık gelecek size. Ama bizim amacımız hiç görmediğiniz açılardan görsellerle süslenmiş bir İstanbul masalı yazmaktı. İstanbul gerçekten çok özel ve kutsanmış bir şehir. Öyle bir tarih, öyle bir kültür harmanı var ki bu şehirde, her adımda büyüleniyorsunuz. İstanbul tek boyutlu bir şehir değil. Onu ilginç kılan da bu! Bu sebeple kitap önceliğimiz en klasikler oldu. 1. Tepeden başlayarak Tarihi Yarımada boyunca en ikonik yapıları seçtik. Tarihi Yarımada fotoğrafları beni özellikle çok heyecanlandırıyor. Çünkü şehrin karmaşası içinde kalmış o büyük binaları yukarıdan bir bütün halinde görmek bence çok büyüleyici bir şey. Örneğin Sultanahmet Meydanı’ndaki bütün yapıları bir arada görmeye, hem de o bütünlük içinde tek tek görkemli duruşlarını izlemeye doyamıyorum. Sonra kültürel katmanları en güzel gördüğümüz Haliç çevresine dikkat çekmek istedik. Galata, Beyoğlu, Taksim derken Boğaz’ın birbirinden güzel köyleri ve parklarını, şehrin en güzel nefes alma duraklarını seçerek bu 100 mücevheri bir araya getirdik. Drone ile çekilmiş fotoğraflar kullandığımız için maalesef iç mekanları daha özel olan yapıları, örneğin sarnıçları kitaba dahil edemedik. Ama Kırk Çeşme Su Sistemi’ni temsilen Bozdoğan Kemeri’ni aldık kitaba.