SORUMLULUK SAHİBİ MARKALAR
Bazı markalar milyonluk satış rakamlarından fazlasını önemsiyor. Sahiplendiği konuda farkındalık yaratmak için elini taşın altına koyuyor ve “Bir dakika, bu konuda biraz düşünmemiz gerek” diyor. İşte o markalardan bazılarının hikayesi.
Marka olmak büyük iş! Milyonlarca insana ulaşmaya çalışmak; her gün televizyon, youtube, sosyal medya, gazete, dergi, internet, radyo, podcast ya da daha birçok mecradan tüketiciye doğru ve yaratıcı bir mesajla ulaşmaya çalışmak! Bir ürün göstermek, sevdirmek, sattırmak… Havada uçuşan sloganlar, kampanyalar, reklamalar ve daha neler! Peki hepsi bu mu? “Hepsi bu değil elbette” diyen, marka olmayı bir sorumluluk olarak gören; kitlesine karşı kendini sorumlu hisseden, farkındalık yaratmanın peşinde olan ve tabiri yerindeyse “bir derdi olan” markalar da var. Mesela Dove, 20 yıldır Gerçek Güzellik kampanyasıyla kitlelere gerçek anlamda güzelliğin ne olduğunu anlatmaya çalışıyor. Mesela M.A.C, yıllardır bireylerin içindeki gerçek kişiliği özgürce ortaya çıkarmalarına cesaret verecek kampanyalar düzenliyor. Güzelliğin tüm farklılıklarımızla, birlikte olduğumuzda güzel olduğunu harika bir reklam kampanyasıyla anlatan Sephora’a ise “Birlikte olduğumuzda güzel ve güçlüyüz” diyor. Son olarak yepyeni bir marka olan Syorell ise, tüm gücüyle ekosisteme sahip çıkmamız gerektiğini anlatıyor her platformda. İşte, “sorumluluk sahibi” birkaç markanın hikayesi…
Dove Gerçek Güzelliğin Peşinde
Dove, 2004 yılında “Gerçek Güzellik” adını verdiği bir kampanyayı hayata geçirdi. Kampanyanın doğuşu “Kadınların sadece yüzde 2’sinin kendilerini güzel bulması” gibi çarpıcı bir gerçeğin ortaya çıkışıyla olmuş. Marka o gün bu gündür, gerçek dışı ideal güzellik tanımlarının kadınlar ve genç kızlar üzerindeki olumsuz etkileri ile yüzleşilmesi için somut adımlar atıyor; medya ve güzellik sektörünün daha kapsayıcı bir güzellik anlayışını benimsemesi için farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Marka, bu motivasyondan hareketle Gerçek Güzellik Kampanyası’nın 20’nci yılında, güzelliğin kadınları ve genç kızları bugün nasıl etkilediğini anlamak için Türkiye’nin de dahil olduğu çok kapsamlı global bir araştırma daha gerçekleştirmiş. 20 ülkeden 33 bin katılımcıyla gerçekleşen ve bir güzellik markasının bugüne kadar yayınladığı en kapsamlı çalışma olan araştırmaya göre, her 3 kadından 2’si, fiziksel olarak annelerinin kuşağından çok daha çekici olmalarının beklendiğine inanıyor.
Bu yıl yayınlanan Dove Güzellik Algısı Raporu Türkiye verilerine göre; her 5 kadından 1’i, ideal güzellik tanımına ulaşabilmek için hayatının 5 yılından vazgeçebileceğini söylüyor. Araştırmada güzelliğin gerçek dışı temsili konusunda yeni bir gündem maddesi olarak yapay zekaya dikkat çeken Dove, Güzellik Gerçek Kalsın kampanyasıyla yapay zekanın nasıl bir güzellik tanımı öğrenmesini istediğimizi sorguluyor. Markanın kampanyasına sözcülük eden oyuncu Birce Akalay, dayatılmış güzellik kalıplarının, özellikle gençlerin kendilerini ifade ediş biçimlerini deforme ettiğini, cesaretlerini kırdığını ve hatta ciddi boyutlarda sosyal anksiyete yaşattığını söylüyor.
Kadınların Güzellikerine Dair Özgüveni Yüzde 13 Düştü
Türkiye’deki kadınların ve genç kızların yarısından fazlası, günümüz kadınlarına sunulan bunca seçenek sayesinde “güzel” olmamak için hiçbir bahane olmadığını düşünüyor. Araştırma, Türkiye’de kadınların kendi güzelliklerine dair özgüvenlerinin 10 yıl içerisinde yüzde 13 oranında düştüğünü gösteriyor. Her 10 kadından 7’si, medya ve reklamların, kadınların çoğunun asla ulaşamayacakları, gerçekçi olmayan bir güzellik standardı oluşturduğuna inanıyor. 10 kadın ve genç kızdan 3’ü, dış görünüşlerinden dolayı yargılandıklarını hissediyor.
Dove Güzellik Algısı Raporu’na göre Gerçek Güzellik, kadınlar ve genç kızların büyük çoğunluğu için özgün ve olduğun gibi olmak anlamına geliyor. Bununla birlikte veriler, ince bir vücuda sahipken aynı zamanda sağlıklı görünmek; ince belli ve aynı zamanda kıvrımlı olmak gibi gerçekleşmesi mümkün olmayan ideal güzellik tanımı listesinin de gün geçtikçe arttığını gösteriyor.
Dove Hiçbir Zaman Yapay Güzellik Kullanmayacak
Unilever Türkiye Cilt Temizliği ve Kişisel Bakım Kategori İnovasyon & Strateji Marka Müdürü Helin Tural Yıldırım, markanın misyonu hakkında şunları söylüyor: “Dove olarak, kadınların gerçek güzellik tanımını özgürce yapabilecekleri bir gelecek hayal ettiklerinin altını çizerken, önümüzdeki senelerde dijital ortamda gördüğümüz içeriklerin çoğunun yapay zeka tarafından üretileceğini tahmin ediyoruz. Dove olarak tam bu noktada, yapay zekanın nasıl bir güzellik tanımı öğrenmesini istediğimizi sorguluyoruz. İletişim kampanyalarımızda gerçek kadınları temsil etmek üzere hiçbir zaman yapay zeka kullanmayacağımızı taahhüt etmek sadece bir adım, her kadın ve genç kız için güzellik, bir kaygı değil mutluluk kaynağı olana kadar durmayacağız.”
Nasıl Göründüğün Değil, Kim Olduğun Önemli
Kampanyanın sözcülüğünü yapan oyuncu Birce Akalay da güzelliğin gerçek kalmasından yana. Ünlü oyuncu düşüncelerini şu şekilde anlatıyor: “Kadınlara çağlar boyunca farklı coğrafyalarda, farklı kalıplar ve tavırlar eşliğinde dayatılan güzellik tanımlarının; kadınların ruhlarını, yaratıcılıklarını ve hatta cesaretlerini örselediğini biliyoruz. Örneğin, Uzak Doğu’da daha küçük ayaklar, Afrika’da daha uzun boyunlar, Orta Avrupa’da aristokrasinin dayattığı daha da beyaz ve asil tenler, korselerin içine sıkışmış incecik beller, milenyuma 5 kala gelen daha ince uzun bedenler ve bacaklar, şimdilerde daha seksi olmak adına yeniden şekillendirilen vücutlar, yüzler… Ve artık yapay zeka ile birlikte insanların kendilerini yeniden yarattıkları yapay personalar, yapay ifadeler; yani maskelerimiz. Yaşamının 40’ıncı yılını süren bir oyuncu olarak, kendimi hiç olmadığım kadar kendime ait hissediyorum ve bunun en önemli gerekçesinin nasıl göründüğümden öte neler yaptığım, nasıl yaşadığım, üretimlerim ve her ne olursa olsun iyi kalmaya çalışmak olduğunu söyleyebilirim. Gençlik yıllarımda zaman zaman beni de hatırı sayılır derecede rahatsız eden ve hatta manipüle eden dayatılmış güzellik kalıplarının, özellikle gençlerin gelişim çağında toplumda kendilerini ifade ediş biçimlerini deforme ettiğini, cesaretlerini kırdığını ve hatta ciddi boyutlarda sosyal anksiyete yaşattığını düşünüyorum. Eğer bir kadını ya da bir insanı tanımlayacaksam kullanacağım ilk sıfatın ‘güzel’ olmasındansa gerçek, iyi, dürüst, çalışkan, yaratıcı ya da cesur gibi sıfatlar olmasını tercih ediyorum. Tam da bu yüzden yapay zekaya da bu gerçek ve çeşitli güzellik tanımlarının öğretilmesi gerektiğine inanıyorum.”
M.A.C: Özgürlük İçin Göster Reklerini
1984 yılında kurulan M.A.C Cosmetics, kuruluşundan bu yana, bireylerin kendilerini özgürce ifade etmelerine; cesurca ve tutkulu bir şekilde kendi tarzlarını yaratmalarına destek olmayı en önemli misyon edinmiş bir marka.
Bu anlamda hiçbir zaman sadece bir makyaj markası olarak kalmayan M.A.C, kitlelerle daha anlamlı bir bağ kurmayı amaçlıyor. Her renkten, her ırktan, her cinsiyetten insana hitap etmeyi hedefleyen marka, bu amaçla, ilk defa 2021 yılında Göster Renklerini projesi hayata geçirdi ve “Seni sen yapan tüm değerleri, inançları, tutkuları, hayalleri, kısacası içindeki tüm sınırsız renkleri özgürce ve tutkuyla göster” dedi. Bu kampanyayla, kitleleri kendini ifade etmenin en güçlü araçlarından biri olan makyajı kullanarak renklerini her gün kutlamaya ve onlara sahip çıkmaya davet etti.
Sadece Bir Kampanya Değil, Varoluş Meselesi
Renklerin iki yönlü anlamını vurgulayarak, her hayalin, tutkunun, duygunun ve tarzın ifade edilmesi gereken bir renk olduğunu bu projeyle belirten marka; bu kampanya için, kalıplaşmış güzellik normlarına uymayan, sosyal yaşamın farklı alanlarında kariyerlerini şekillendirerek milyonlara ilham veren üç gerçek ve her koşulda rengini cesurca gösterebilen kadınla bir araya geldi. Göster Renklerini mesajını kitlelere en iyi şekilde duyurmak için besteci ve müzisyen Kalben; oyuncu Nilperi Şahinkaya ve milli sporcu Zehra Güneş dijital kampanyanın yüzleri oldu.
M.A.C’in Göster Renklerini projesi, dönemsel bir kampanya olarak değil, uzun vadeli bir strateji ve çatı iletişimi olarak devamlılığını sürdürüyor.
M.A.C markasının sahip olduğu kapsayıcılık değerleriyle beraber, makyajın sihirli gücünü kullanarak herkesin içinde barındırdığı renklerini özgürce, tutkuyla ve cesurca yansıtmalarında ilham veren “Hepsi Benim Renklerim” isimli dijital reklam filmiyle amaçlanan ise her bireyin biricik hikayesine yoğunlaşarak; içerisinde yer alan sınırsız renklerine sahip çıkması, kutlaması ve renkleriyle gurur duyması oldu.
Syorell: Doğaya, İnsana, Hayvana; Ekosisteme Yüzde Yüz Saygılı
Syorell, bundan birkaç yıl önce kurulmuş bir Türk güneş koruma markası. Markanın kurucusu Murat Kerim Çekiç, babasını cilt kanserinden kaybettikten sonra, dünyanın en temiz içerikli ve güvenli güneş koruma markasını yaratmak üzere yola çıkıyor.
Olağanüstü bir azim ve sayısız Ar-Ge ile ilk MicNo UV filtreli güneş korularını üreten marka, böylece sadece babalarının anısını yaşatmakla kalmayıp tüm insanlığı ve ekosistemi düşünerek bir çözüm üretmeyi başarmış oluyor. Aynı zamanda vegan ve takıntılı şekilde çevreci biri olan markanın kurucusu Murat Kerim Çekiç, güneş korumasının bir kozmetik değil, sağlık konusu olduğunu söylüyor ve hem bu konuda hem ekosisteme saygı konusunda farkındalık yaratmayı misyon edininyor. Çekiç, markanın misyonunun şöyle anlatıyor:
“Bazı günler vardır. Popüler kültür bu günleri ”BİR GÜN” olarak kutlamaya bayılır. Sevgililer Günü, Anneler Günü, Babalar Günü vb. liste uzayıp gidiyor. O tek bir gün ”güya onu ne kadar çok sevdiğini göstermek için” hediyeler alınır, jestler yapılır. Halbuki canından çok sevdiğin birisi için; sevdiğini o tek bir gün gösterme girişimi çok kapitalist ve sevginin ruhundan çok uzak bir eylem. Mesela, Dünya Çevre Günü. Mesajlar havada uçuşur, kutlamalar, dokunaklı ve farkındalık içerikli konuşmalar yapılır. Ya sonra? İngilizcede ”Mother Earth” diye bir tabir var. Türkçeye “Tabiat Ana” diye çevriliyor genelde. Ana diye hitap ediyoruz bağrından fışkırdığımız bu mavi gezegene. Bir annenin hak ettiği saygı ve sevgiyi gösteriyor muyuz ona?
Dünya zor zamanlardan geçiyor. Bu zorlukların şiddeti giderek artıyor. Yangınlar, seller, fırtınalar, kuraklık derken son iki yılın kabusu pandemi tüm canlılar için tehdit oluşturuyor. Dünyanın en zeki varlığı insan bu yıkımların başlıca sorumlusu. Bu yüzden bir an önce eyleme geçmek gerekiyor; kendimiz için değil çocuklarımız ve tüm ekosistem için. Çünkü bu dünya bize atalarımızdan miras değil, çocuklarımızdan aldığımız ödünç aslında. İnsanlık atalarından kalan mirası harcamıyor yarattığı çevre tahribatı ile çocuklarının geleceğini çalıyor ve onların yaşam hakkını elinden alıyor. Elon Musk, Mars için hayaller kura dursun ama bu mavi gezegeni daha yaşanabilir kılmak ve ekosistemi korumak için atılacak birkaç küçük adımla işe başlayabilirsiniz.
Sanitrum Biyoteknoloji olarak biz yıllardır bu amaç uğruna çabalıyoruz. Kuruluş amacımız da aslında tam olarak bu. Ekosisteme saygılı temiz içerikli kozmetik ürünler üretmek. Geçen sene deniz kirliliği üzerine bilimsel araştırmalar yayınlayan “Marine Pollution” dergisinde bir araştırma, güneş koruyucu losyonlarda bulunan kimyasalların Akdeniz’i kirlettiğini ortaya koyunca aslında formüllerimizin karetta karettaları da koruduğunu gördük. Çünkü Akdeniz’e özel endemik bir tür olan deniz çayırlarının ya da eriştelerinin karetta karettaların besin kaynağı. İşte bu yüzden deniz yaşamına saygılı yüzde 100 mineral filtreli ve neredeyse yenebilir temizlikte güneş koruyucular üretiyoruz.
Syorell markası ile ürettiğimiz ürünler bu önemli günü sadece bir gün değil her gün kutlamak ve eyleme geçmek isteyen duyarlı bireylere özel. İster bizimkini ister bir başka markayı kullanın ama “Ana” dediğimiz doğaya saygılı olanı tercih edin. Onu bir gün değil her gün sevin.”
Sephora: Birlikte Çok Güzeliz
Sephora Türkiye, bir süredir “Kapsayıcılık” değeri üzerinden mesaj veriyor ve bu mesajı geniş kitlelere aktarmak için etkili kampanyalar düzenliyor. Marka, en son, ‘We Belong to Something Beautiful/Birlikte çok güzeliz’ söylemiyle gündeme geldi ve Merve Dizdar, Nebahat Çehre, Şükrü Özyıldız gibi isimlerle çektiği reklam filmiyle büyük ses getirdi. Reklam filmini, “Kapsayıcılık bizim için çok önemli bir değer; ama aynı zamanda bireyselliğin güzelliği de var. Bireyselliğin güzelliğiyle topluluğun gücünü birleştiren bir mesaj veriyoruz” sözleriyle anlatan, Sephora Türkiye’nin Genel Müdürü Berrin Beksaç Özduman, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Farklı yaşlardan, farklı mesleklerden, farklı güzellik anlayışına sahip bireyler bir araya geldiğinde mutluluk, enerji, pozitif yüzler; her şey artıyor, yükseliyor. Güzelliğin her hali, bir arada çok daha güzel oluyor. Vermek istediğimiz mesaj bu aslında. Hem birey olmayı hem de topluluğun gücünü hissetmeyi; birlikte olmayı kutsayan çok güzel bir kampanya oldu. Sephora ekibi olarak uzun zamandır bu kampanya için çalışıyoruz. Birlikte olduğumuzda birbirimizden güç alıyoruz. Birlikte ışıltımızı ortaya çıkarıyoruz. Bize göre güzellik kişiseldir. Herkesin kendi güzellik kurallarını, özgürce yaşamasını savunuyoruz. Ama bütün farklılıklarımızla birlikte çok güzeliz ve bu güzelliği kutlamayı seviyoruz. Aslında kampanyamızın ana temasını bu şekilde özetleyebilirim.”
Güzellik Bir Bütündür
Günümüzün değişen güzellik algısından da söz eden Berrin Beksaç Özduman, şöyle anlatıyor: “Güzellik anlayışı artık çok farklı, çok bütünsel. Benim için güzellik ruh ve zihnin bedene yansımasıdır. Eğer ruhun, zihnin, bedenin birbiriyle barışıksa o zaman o insan çok güzel gerçekten! İyi hissediyor ve bu dış görünüşüne de yansıyor. Özetle bu bir bütüncül yaklaşım ve yeni jenerasyonun çoktan kabul ettiği bir trend. Biz de bunu derinden içselleştirmiş bir markayız. Bakımlı olmak, kendine değer vermek ve sevmek önemli, ama asıl olan kendini ifade edebilmek. Bence yeni jenerasyon kendini ifade etme isteğini kuvvetli bir şekilde yansıtıyor. Zaten biz de bunu kutsuyoruz. Bireysel olurken topluluklar tarafında da kendini rahat hissedebilmek de önemli bir konu. O yüzden topluluğun da bireyselliğin de gücü ayrı. Biz ikisini de kutsuyoruz ve birleştiriyoruz; bence güzellik anlayışı da buraya doğru gidiyor.”