YEMEKLERE STİL VEREN KADIN – GAMZE BURSA
İlk kitabı “Net 425 g” ile birçok lezzet avcısının kalbini tarifleri ve iştah açıcı fotoğraflarla fetheden Gamze Bursa, yeni kitabı “No: 22” ile yine ağız sulandıran bir projeye imza atmış. Gamze Bursa’yla yemek merakını ve yeni kitabını konuştuk.
FASHION&TRAVEL Mutfağa olan tutkunuz nasıl ortaya çıktı?
GAMZE BURSA Çocukluğumdan beri yemekleri tabaklara yerleştirmeye meraklıydım. Yemek pişirmekten çok, yemekleri şaşırtıcı bir şekilde sunmayı severdim. 23 yaşımda evlenince mecburen yemek yapmaya başladım. Ama yemek pişirmek hayattaki en büyük tutkum değil aslında.
F&T Neden yemek stilistliğini seçtiniz? Başka bir meslek düşünmüş müydünüz?
GB Yemek stilisti olmam tamamen şartların getirdiği bir durum. Hayata başlarken aklımdan bir an bile geçmemişti. Mimar veya tasarımcı olmayı tercih edebilirdim. Ama iki çocuk büyüten bir anne olarak, şartlar açısından karşıma çıkan en uygun iş bu oldu. Her gün çalışmak zorunda olmamak büyük konfor. Ayrıca ben tesadüfen yemek stilisti oldum. Dekorasyon dergileri için part-time çalışarak fotoğraf stilistliği yapıyordum. Kendimi birden sofra hazırlar sonra da yemek yapar vaziyette buldum. Şu an iki yemek kitabım var ve profesyonel olarak pek çok markanın dijital ve basılı medya görsellerini hazırlıyorum. Bu işi nerdeyse 10 senedir yapıyorum.
F&T Annenizin ya da anneannenizin aklınızdan, damağınızdan hiç çıkmayan bir yemeği var mı?
GB Annemin ramazan aylarında sahur için yaptığı, ramazan pidesinden pizzası, anneannemin bahçesinde saçta pişirdiği ve tüm mahalleye dağıttığı çiğ böreği. Belki de bu lezzetler paylaşıldıkları ortamlardan dolayı aklımdan çıkmayan tatlar.
F&T Kitabınıza “No: 22″ adını vermenizin nedeni nedir?
GB No:22 evimin kapı numarası. Tam 21 senedir bu mekanda sürekli yemek yapıyorum ve dostlarımla paylaşıyorum. Ayrıca kitabımın her şeyiyle doğduğu mekan burası. Benim için çok anlamlı bir isim. Duvarlarının dili olsa da konuşabilse…
F&T “No: 22”nin hazırlık sürecini anlatır mısınız? Tarifler nasıl ortaya çıktı?
GB Aslında yemek kitabı yazarı olacağım diye bir tutkum yoktu. İlk kitabım “Net 425 g”ı da sadece istediğim görsellerden oluşan bir kitap olsun diye çılgın bir cesaretle kendi kendime yola çıkıp bastırmıştım. “Net 423 g” amatör bir ruhla başladı fakat ortaya şaşırtıcı bir sonuç çıktı. Çok beğenilen tarifler, dünya çapında ödül alan görseller… Sonrasında çevremdekilerin yoğun talebinin ve “İkinci kitap ne zaman?” sorularının cevabı “No:22”. Arkası da gelmez artık. Tarifler ise benim bir yerde yedikten sonra üzerine eklemeler yapıp son şekline dönüştürdüklerim. Ama değiştirilmiş reçeteler demedim dikkat ederseniz. Yediğim yemekleri farklılaştırıp ürettiğim kendi reçetelerim. Örneğin Flan Cheesecake San Sebastian’da bir tapas barda yediğim ve evde çeşitli denemelerden sonra tadını yakaladığım bir tarif. Veya şamfıstıklı çikolatalı kurabiye. Aceleyle bir marketin fırın bölümünden alıp eve geldiğim bir kurabiyenin bir hayli ilerletilmiş bir formülü.
F&T Tarifleri oluştururken ilham kaynağınız neler oldu?
GB Tarifleri oluştururken ilham kaynağım genelde marketlerde gördüğüm yeni ve farklı ürünler oluyor. Birde evdekilerin talepleri. Örneğin Meksika fasulyeli kıyma, avokado salatası bizim oğlanların yoğun talebi üzerine öğrenmek ve pişirmek zorunda kaldığım yemekler.
F&T Kitabınız için hazırladığınız küçük, eğlenceli ve iştah açıcı videolardan da bahseder misiniz? QR kodlu videolar nasıl ortaya çıktı?
GB Kitapta bazı tariflerin videoları var, QR kod okutarak tariflerin yapımını izleyebilirsiniz. Bu fikir Nevv York ‘ta MOMA müzesinde gördüğüm bir sergide ortaya çıktı. Parktaki ağaçların üzerindeki QR kodu okutarak sene içinde yapraklarının çıkardığı sesleri dinleyebiliyordunuz. Bende bu fikri bir yemek kitabına uygulamak istedim. Ayrıca videolarım da küçük birer sanat filmi bence.
F&T Bir tanımlama yapmanız gerekirse, yemeklerinizin hangi mutfağa özgü olduğunu düşünüyorsunuz?
GB Yemeklerim Türk damak tadına uydurulmuş karışık dünya mutfakları diye tanımlanabilir.
F&T Kitabınızda ayrıca davetler için hazırladığınız 32 farklı tarif bulunuyor. Neler var bu tariflerde?
GB Evet 32 farklı menü. Üzerinde çok düşündüm, çok sıkıcı bir süreç geçirdim o dönem. Ayrıca menüler de çoğunlukla şaşaalı bol yemekli menüler. Hepsini de denedim. Yiyenler çok memnun. Bence fikren kolaylık, ayrıca seçtiğim yemeklerin dengesini de düşündüm, yarısı bir gün önceden hazırlanabilecekler ve son gün pişirilmesi gerekenleri kombinledim. Bazıları çok kolay. Bazıları biraz yemek yapmaya meraklı olmayı gerektiriyor.
F&T İlk kitabınız “Net 423 g” ile 2009’da Gourmand Cookbook yarışmasında ‘En İyi Yemek Kitabı Görseli Ödülü’nü almıştınız. Bu son kitabınız için bir yarışma ya da ödül görünüyor mu gelecekte?
GB “No:22” bu ödülü alamaz, çünkü fotoğraflarında “Net 423 g’da olan o sihirli his yok ama lezzet anlamında aynı çizgide hatta ben bu kitabın tariflerini daha severek kullanıyorum.
F&T Kendi mekanınızı açmayı düşünüyor musunuz?
GB Restoran açmak bambaşka bir iş. Hele de benim gibi “her şey benim kontrolümde olacak” diyen bir karakterseniz, hayatınızı o mekana gömmeniz demek. Böyle bir şey istediğimi sanmıyorum, daha yapmak istediklerim bitmedi.
F&T İstanbul’da ya da dünyada en sevdiğiniz restoranlar?
GB Genellikle seyahatlerimde elimde restoran listesi ile dolaştığım için aslında düşünürsek çoğu restoranda bir kez yemek yemiş oluyorum. Bazılarını mekanlarını beğendiğim için seviyorum, bazılarındaysa yediğim lezzetler muhteşem ama ambiyans aramamak lazım. Son seyahatlerimde yediğim birkaç isimden bahsedebilirim. Daha rahat tarzları olanlar: Duck and VVaffle (Londra), Botafumerio (Barselona), Giacomo Bistrot (Milano). Sevdiğim, daha fine dining restoranlar ise Frantzen (Stokholm), Eleven Madison Park (Nevv York), Aman Grand Canal (Venedik).
F&T Dünya mutfaklarından en çok hangisini seviyorsunuz?
GB En çok İtalyan mutfağını seviyorum.
F&T En sevdiğiniz yemekler?
GB Her zaman favorim, köfte ve pilav İkilisi, cacık veya çoban salatası ile.
F&T Evinize misafir geleceğini iki saat önceden öğrendiniz, misafirlerinize hangi yemekleri pişirirsiniz bu kısa sürede?
GB Balık menüsü tercih ederim. Et gibi marine etme süresine ihtiyaç duymadığı için.