İSVİÇRE ALPLERİ’NDE TRENLE ZİRVE YOLCULUĞU

Glacier Express treniyle alplerin zarif ama bir o kadar da vahşi dağı Matterhorn’a yolculuk… Bu kış kar tatilinde Matterhorn’a gitmeye ne dersiniz? Hem de Glacier Express ile…
SEVCAN AKESİ
sakesi@yahoo.com
Hiç kuşkusuz ki dünyadaki en yavaş, en güzel tren yolculuklarından biri Glacier Express ile yapılan yolculuk… Unesco Dünya Mirası listesindeki muhteşem demiryolu hattında, St. Moritz’den Zermatt’a herkesin hayallerini süsleyen bir yolculuk bu. Evet dünyada mutlaka yapılması gereken 10 tren yolculuğundan birisi.
İstanbul-Zürih uçuşumuzun ardından Zürih-St. Moritz hattını trenle gidiyoruz. Chur’daki aktarma ile yaklaşık dört saatte St. Moritz’deyiz. Bizim yaptığımız bu yolculuğu Zermatt’tan St. Moritz yönüne de yapabilirsiniz veya bir ara istasyondan da trene binebilirsiniz.
Güney İsviçre’yi boydan boya geçen Glacier Express gibi bir hat daha var ki o da Bernina Express… Onunla da İsviçre’den başlayıp, İtalya’da Tirano’ya, oradan da Como Gölü’ne kadar gidebilirsiniz.
Bu arada belirtmeliyim ki İsviçre’de tren yolculuğu yapmak ayrı bir keyif. İsviçre’nin büyük şehirlerinden ziyade doğası ile gezginleri büyülediğini hepimiz biliyoruz. Baharı ayrı, kışı ayrı güzel olan İsviçre Alpleri’nin zirveleri, vadileri, yazın yemyeşil kışın buz tutmuş buzul gölleri, şelaleleri, nehirleri, doğa severleri kendine çekmeyi çok iyi başarıyor.
Bizim dört günlük uzun hafta sonu gezisi olarak planladığımız bu gezinin otel rezervasyonları ve Swiss Travel Pass biletleri, Glacier Expess’den online yapmış olduğumuz rezervasyonun içinde bir paketti. İsviçre’de Swiss Travel Pass alarak yolculuğunuzu çok daha uygun şartlarda yapabilirsiniz.
İlk akşam St. Moritz’deyiz. 1856 metrelik Engadin Alpleri’nin eteklerindeki harika bir vadi ve St. Moritz Gölü çevresine kurulmuş, 1864’den beri sayısız sanatçı ve aristokratı ağırlamış olan ve dünyada ilk orijinal kış turizminin doğduğu en ünlü kayak merkezi. 3000 yıllık kaplıcalarıyla, son derece kaliteli otelleriyle, tasarım harikası butikleriyle, geleneksel Alp mutfağının en güzel yemeklerinin tadılacağı gurmelerin buluşma noktası St. Moritz… Bu arada büyük ve şık otellerin arasında bulunan Alplere özgü şirin şalelerin de kasabaya ayrı bir güzellik kattığını söylemeliyiz. Yazın yemyeşil St. Moritz Gölü’nün harika manzarasına bakan otellerden, kışın donmuş göl üzerinde oynanan golf, kriket, buzda polo ve 1907 yılından beri her şubat ayı yapılan White Turf at yarışları seyrediliyor. Yine burada kayak, snowboard ve dağ sporları yanında kuzey yürüyüşü, kızak, buz pateni de önemli bir yer tutuyor.
Özel jetlerin indiği Samedan Havaalanı’nın da buraya yakın olması, St. Moritz’e gelen kendi jetleri ile yolculuk yapan misafirler için önemli bir ayrıntı.
Kırmızı Trene Biniş
St. Moritz’de bir gece konakladıktan sonra ertesi gün, o muhteşem yolculuğa başlamak için panoramik görüntüye imkan veren tavan camları ile güzel kırmızı renkli trene biniyoruz. 291 kilometrelik yolculuğumuz yaklaşık sekiz saat sürecek. Heyecanlıyız..
Saat 09:15. Trenimiz bu harikulade yolculuk için hareket ediyor. Bir gün önce Zürih’den St. Moritz’e giderken Chur’dan sonra gördüğümüz Unesco Dünya Mirası listesindeki Albula tren hattını ve ünlü Landwasser Viyadüğü’nü ikinci kez görme şansına sahip oluyoruz. Preda ve Bergün arasında altı viyadük, üç spiral, iki de helezon tünel geçiyoruz. Bunlar gerçekten zamanının mimari harikaları. Bu tünellerden dişli çarklar ile yukarı doğru yükseliyorsunuz. Landwasser Nehri üzerine 1902’de yapılan Landwasser Viyadüğü ise 65 metre yüksekliğinde ve 142 metre uzunluğunda. Beş sütundan oluşan viyadük duvarları, yarıçapı 100 metre olan bir kavis yaparak Landwasser Tüneli’ne giriyor. Muhteşem bir görüntü, hele karlar altında… Viyadük, Glacier Expess’in de amblemi olmuş durumda.
Bu arada bir ara not olarak belirtmek isterim ki; 1912 yılında Almanlar tarafından yapılan Adana Varda Viyadüğü de 93 metre yüksekliğinde ve 222 metre uzunluğunda bir viyadük olup, aynı dönemde yapılmış ve aynı özelliklere sahiptir.
Trende masaların üzerinde kulaklıklar ve bilgilendirme kitapçıkları var. Önemli bir yere yaklaşırken kulaklıkların takılması için gong çalıyor ve bilgilendirme yapılıyor. St. Moritz’den Zermatt’a giderken, trenin sol tarafı en çarpıcı manzaralara sahne oluyor. Bilet alırken en güzel manzaraların bu tarafta olduğunu unutmamak gerek.
Graubünden Kantonu’na Varış
Saat 11:18 trenimiz tekrar Chur’da. Geçmişi 5000 yıl önceye dayanan İsviçre’nin en eski kasabalarından biri, bu güzel kasaba Graubünden kantonunun ana merkezi.
26 konton içinde doğunun bu kantonunu niye seviyorum? Sınırları dahilinde St. Moritz var, Chur var, Davos var, Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girmiş bölge ve yapılar var… Ama en hoşu, benim ve benim yaşlarımdaki okurlarımızın anılarını süsleyen, bulutlar üzerinde yolculuk yapan, Alpler’in tatlı kızı Heidi’nin köyü Maienfeld de bu kantonda… Alp Dağları’nın eteklerindeki şalelerin süslediği küçük köylerden geçerken Heidi’yi anmamak elde değil.
Yağan kar öyle bir yükselmiş ki sanki hiç yaz gelmeyecek. Ara ara lapa lapa yağan kar birdenbire ürkütücü şekilde tipiye dönüyor. Göz gözü görmüyor, arkasından pırıl pırıl bir güneş çıkıyor, karların ışıltısı gözünüzü alıyor.
Öğlen yemeğimizi trende yiyeceğiz. Bunun daha önceden biletle birlikte rezerve edilmesi gerekiyor. Yemek çok iyi değil, trene dışardan yiyecek içecek de getirilmesi mümkün. İşi bilen gençler böyle yapmışlar.
Zirveye Çıkış
1130 metre yüksekliğindeki Disentis’ten sonra öğlen 13:30 sularında Andermatt’dayız. Tren dişli çarkların yardımıyla yavaş yavaş yükselerek Oberalp Pass’a çıkıyor. Bu arada belirtmek isterim, kışın bu bölgeye ulaşmanın tek yolu, demiryolu…
Kaç metre yükseğe çıktığımızı trenin ekranından takip edebiliyoruz. Ürkütücü bir güzellik. Trenin camlı tavanından gökyüzüne doğru baktığımızda karlarla kaplı sarp zirveleri ve çığ tehlikesinden korunmak için yapılmış barikatları görebiliyoruz, bir de uçan kaya kartallarını… Yaşadığını bildiğimiz fakat göremediklerimiz ise, ağaç çizgisinin üzerinde yaşamlarını sürdüren yaban keçileri ve dağ sıçanları diğer adıyla marmotlar…
Ve 2033 metredeyiz… Glacier Express’in çıktığı en yüksek nokta. İşte Alp Dağları’nın zirveleri… Büyüleyici güzelliklerin masalsı manzaralara dönüştüğü yerler… Tam da bu sırada trende, Alp peynirlerinden oluşan bir peynir tabağı servis ediliyor. Burası aynı zamanda Raclette peynirinin de anavatanı olarak biliniyor.
Yine, Avrupa’nın can damarları; Rhein (Ren) ve Rhône nehirlerinin doğduğu yer. Heybetli İsviçre Alpleri’nin arasındaki bir başka tünel, Uri ve Valais kantonlarını birbirine bağlayan, James Bond filmine sahne olmuş Furka tünelinden (15.4 kilometre) geçiyoruz. Tüneller, karlarla kaplı vadiler, hala donmamak için direnen nehirler, gerçekten heyecan verici.
Yolculuğumuz boyunca 291 köprü ve 91 tünel geçiyoruz. İsviçreliler anlaşılıyor ki 1800’lerin ikinci yarısından itibaren, Alplerin zaman zaman dramatik olabilen kış koşullarında yaşamanın sırrını, dağlar arasına yaptıkları tüneller, viyadükler, köprüler ve teleferikler ile çözmüşler.
Hospental, Ulrich derken, harika kayak merkezi Münster’i, süspansiyon köprüleri ile ünlü Bellwald’ı ve Unesco Dünya Mirası Listesi’ndeki doğa harikası Aletsch Buzulu’nu geride bırakarak Valais Kantonu’nda yol alıyoruz. Rüya gibi bir senaryonun içinde giderken Pennine Alpleri’nin ürkütücü zirveleriyle göz göze geliyoruz.
Brig, Visp, Randa ve Täsch üzerinden saat 17:00’de Zermatt’tayız.
Zermatt… Granit bir piramiti andıran zarif Matterhorn Dağı’nın eteklerinde kurulmuş harika manzarasıyla belleklere kazınan şık İsviçre kasabası… Kasabaya motorlu araçların girmesi yasak. Oldukça etkileyici… Akşam olmak üzere, Rhône Nehri’nin bir kolu olan ve Zermatt içinden geçen Matter Vispa’nın şirin köprüsü üzerinden, akşamın gri mavi tonlarının üzerine vurduğu muhteşem görkemiyle Matterhorn Dağı’nı seyrediyoruz. Gece mavisinin büyüleyici renkleriyle her geçen dakika daha etkileyici oluyor.
Ve Matterhorn
Neden Alplerin zarif ama bir o kadar da vahşi dağı Matterhorn? 4478 metre ile dağcıların mabedi, her yıl yüzlerce dağcı sanki kendilerini çağırıyormuş gibi bu gizemli dağa tırmanmak için Zermatt’a geliyorlar. Avrupa Alplerinin üçüncü en yüksek dağı. Nasıl bir gizem barındırıyor bilinmez, bugüne kadar 500’den fazla dağcının yaşamını kaybetmesine sebep olmuş. 1865’de dört arkadaşı ile zirveye ilk tırmanışı gerçekleştiren Edward Whymper olmuş. İniş yolunda dört arkadaşı trajik bir şekilde hayatlarını kaybetmiş, isimleri Hollywood’da olduğu gibi Zermatt’ın ana caddesi Bahnhofstraße’de de yazılı… Ayrıca nehir kıyısında da bir mezarlık yapılmış tüm bu uğurda hayatını kaybeden dağcılar için. Mezar taşlarından birinde kazması ile birlikte “Tırmanmayı Seçtim” yazısı gerçekten insanın içini acıtıyor.
Matterhorn Müzesi de bu dağ kasabasının ve dağcıların geçmişlerini öğrenmemiz için güzel bir fırsat.
Yine Gornergrat Tren İstasyonu’ndan yarım saatte 3135 metreye tırmanan İsviçre’nin ilk elektrikle çalışan dişli raylı trenine binerek muazzam manzaralara şahitlik edebilirsiniz. Swiss Travel Pass ile yüzde 50 indirimli olan biletleri önceden almakta fayda var. Gorner Buzulu’na bakan bu kayalık sırtta dünyanın en yüksek oteli ve rasathanesi mevcut.
Avrupa’nın tek teleferikle ulaşılan en yüksek noktası Matterhorn Glacier Paradise ise 3899 metre yüksekliği ile doğa severlere 360 derece panoramik bir manzara sunuyor.
İsviçre Alpleri’nin en ünlü dağı Matterhorn; filmlere konu, çikolatalara logo, masallara ve çizgi filmlere arka plan olmuş… İşte mutluluktan insanı zirvelere çıkartan bu dağın manzarasında yediğiniz geleneksel Alp mutfağının fondüsünün, raclette peynirinin ve bademli pastasının da tadına doyum olmuyor… Hele bir de buraya Glacier Express ile gelmişseniz…