Beyaz Örtü Üzerindeki Yeşil Silüet LAPONYA

Beyaz Örtü Üzerindeki Yeşil Silüet LAPONYA

Laponya ya da Lapland dediğimiz zaman kış aylarında gökyüzündeki muhteşem yeşil ışıkları görebildiğimiz kuzey kutup dairesindeki çok geniş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Ama benim için bu kelime, coğrafi sınırlardan çok daha fazlası…

Laponya, haritada Kuzey Kutup Dairesi’nin ötesine düşen Finlandiya, İsvaç, Norveç ve Rusya arasında payla­şılan çok geniş ve özel bir bölge… Kış ayları boyunca pek çok turistin yeşil yeşil parıldayan kuzey ışıklarını görmek için gittikleri bir destinasyon. Yaban ha­yatı koruma alanı ve UNESCO dünya mirası. Benim için­se çok farklı anlamlar taşıyor. Gün doğumunda insanın içine işleyen renk geçişi, karın üzerinde yankılanan tatlı bir çıtırtı, gece karanlığının ansızın yeşile dönüp gökyü­zünü bambaşka bir surete çeviren o büyülü an demek.

Aslında Laponya sadece beyaz ve yeşilden ibaret değil. Renk geçişlerinin ete kemiğe büründüğü yer ve gökyüzünün duygularla konuştuğu, karın bile yumuşacık nefeslerle aktığı bir beden. Size bu coğrafyayı anlatırken ‘bir kış masalı’ gibi klişelerin ardına saklanmayacağım. Ama şu da bir gerçek ki Laponya, masalsı bir deneyimi kişinin kendi duyularıyla iliklerine kadar hissedebileceği kadar da somut bir yer.

Lapland Ruhu

O kadar kendine has, sade ve zarif bir ruhu var ki, dün­yanın başka hiçbir coğrafyasında böyle bir kış atmos­feriyle karşılaşmanız mümkün değil. Günler çok kısa, gecelerse uzun… ama zaman Laponya’da bambaşka bir ritimde akıyor. Gökyüzü günün her saatinde farklı bir renge bürünüyor; aynı rengin tonları arasında bile bir anda geçişler yapıyor.

Kutup bulutları, kuzey ışıkları ya da sadece sıradan bir gün doğumu bile göz açıp kapayıncaya kadar görsel bir şölene dönüşüyor.

Burada, nerede ve ne yapıyor olursanız olun, gözleriniz ister istemez gökyüzüne kayıyor.

Laponya’da Konaklama

Laponya’da konaklamak sadece bir otel odasında uyu­mak ya da lüks bir ortamda vakit geçirmek demek değil. Burada konaklama, doğayla kurulan zarif, sessiz ve çok özel bir bağa dönüşüyor. ‘Lapland ruhu’ yalnızca dışarı­da, kış aktiviteleri sırasında değil, konakladığınız yerin içinde de sizi sarıyor.

Cam iglolar, bu coğrafyanın en saf hâlini hissetmenin belki de en büyülü yolu. İglonun sıcaklığından gökyüzü­nün renk değişimine şahit olmak hem erişilebilir, hem de çok rafine bir lüks.

Cam igloların bir üst seviyesinde ise sizi kendine ait saunası ya da karla çevrili jakuzisi olan villalar karşılıyor.

Bu tip tesislerde Lapland’ın ruhu artık iyice içinizin derinliklerine işliyor.

Sauna kültürü, kuzey ülkelerinin olmazsa olmazı. Tamamen size ait sıcak bir saunadan çıkıp buz gibi havayla yüz yüze gelmek ilk bakışta tezat bir deneyim gibi görünse de bu tezat, Laponya’nın sade ama etkile­yici doğasının ve bu coğrafyanın en alışılagelmiş lokal ritüeli.

Kuzey Işıkları

Gelelim dünya üzerinde yalnızca seçilmiş insanlara kendini gösterdiğine inandığım o eşsiz doğa olayına… Kuzey ışıkları, gökyüzünün sizinle konuştuğu an. Eylül–Mart arasındaki uzun ve karanlık geceler, bu fenomeni görmenin en ideal ama aynı zamanda en soğuk dönemi.

Laponya’nın en güzel yanı, Kuzey Işıkları’nı görmek için her zaman dışarı çıkmanızın gerekmemesi. Ter­mometreler -20 dereceleri gösterirken iglonuzun sıcak atmosferinden gökyüzüne baktığınız anda, gecenin birdenbire yeşile dönmesine tanıklık etmek insanın içi­ne işleyen bir his. Daha da şanslıysanız, ışıklar dalgalar hâlinde yayılıyor, inceliyor, çoğalıyor… Hiçbir gösteri bir diğerine benzemiyor. Bazen sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyor. Ve dışarıda olsanız bile, üşüme hissi anında kayboluyor.

Laponya’nın uzun geceleri uyku düzeninizi zorla­yabilir ama kuzey ışıkları adeta anlık ve yüksek doz bir kafein etkisi yaratıyor. Ne uyku isteği kalıyor, ne yorgunluk, ne de soğuk.

“Laponya, yaban hayatı koruma alanı ve UNESCO dünya mirası. Benim içinse çok farklı anlamlar taşıyor. Gün doğumunda insanın içine işleyen renk geçişi, karın üzerinde yankılanan tatlı bir çıtırtı, gece karanlığının ansızın yeşile dönüp gökyüzünü bambaşka bir surete çeviren o büyülü an demek.”

 

Nordik Aktiviteler

Laponya’da katılacağınız tüm kış aktiviteleri, bu toprak­larda nesiller boyu süregelen geleneklerin bir yansıması aslında. Lapon halkının kadim yaşam biçimi modern dünyanın karmaşasında büyük ölçüde kaybolmuş olsa da, Laponya’ya ruhunu veren şey hâlâ onlardan geriye kalan bu ritüeller. Bu yüzden burada deneyimlediğiniz her aktivitenin kendine ait bir nefesi var.

Ren geyikleri ve husky cinsi köpeklerle çıkacağınız safariler, bir zamanlar Laponlar’ın günlük yaşamının ayrılmaz bir parçasıydı. Ren geyikleri onlara hayatta kalmaları için gerekli olan neredeyse her şeyi sağladı. Etiyle ve sütüyle beslendiler, kürküyle giyindiler, derisiy­le barındılar. Köpekleriyse hem koruyucuları hem de av arkadaşları oldular.

Kızak ve kayak kültürünün dünyaya yayılmasını sağ­layan da yine Laponlardı. Kar ve buzun üzerinde ustaca, kıvrak şekilde hareket etmeyi dünyaya onlar öğretti.

Bugün tüm bu aktiviteler birer turistik deneyim gibi görünse de, aslında hem yerel kültürle hem de Laponya’nın el değmemiş doğasıyla kucaklaşmanın en dingin yolu.

Sauna Kültürü

Sauna, yüzyıllardır kuzey ülkelerinin en arındırıcı pratiği. Yoğun sıcaklıktan sonra buz gibi suya atlamak, vücudun tüm duyularını bir anda uyandırıyor. Kalp hızlanıyor, nefes kesiliyor ama beraberinde taze bir canlılık getiri­yor. Issız ormanların içinde, donmuş göllerin kıyısında, gerçek odun ateşiyle ısınan küçük saunalarda bu döngü­yü yaşamak Laponya’nın doğasıyla bütünleşmenin en saf hâli.

Buzkıran Gemisi

Ve benim için Laponya deyince olmazsa olmaz: Buzkıran gemisi. Donmuş körfezlerde dev bir geminin kalın buz tabakalarını kırarken çıkardığı sesi dinlemek bile başlı başına bir sahne.

Ama asıl büyü, gemi durduğunda başlıyor. Göz alabildiğine uzanan donmuş denizin üzerinde yürümek… Ve bir adım ötesine geçip, koruyucu termal katmanlarınızı ku­şanarak kendinizi buzun altından çıkan o dondu­rucu suya bırakmak.

Buzda Motor Keyfi

Daha dinamik bir dene­yim arayanlar için snowmobile turları, Laponya’nın uçsuz bucaksız beyazlığında yapılabilecek en özgür hissettiren aktivitelerden biri. Donmuş nehirlerin ve karla kaplı ormanların arasında ilerlerken yaban hayatının peşine düşebilir ya da sadece yüzünüze çarpan rüzgârın keskin­liğini hissedebilirsiniz.

 

“O kadar kendine has, sade ve zarif bir ruhu var ki, dünyanın başka hiçbir coğrafyasında böyle bir kış atmosferiyle karşılaşmanız mümkün değil. Günler çok kısa, gecelerse uzun… ama zaman Laponya’da bambaşka bir ritimde akıyor. “

Nordik Gastronomi

İlk bakışta sade görünen ama her ayrıntısıyla doğaya saygı duyan bir mutfak anlayışının ürünü. Laponya’da sofraya gelen her şey bu coğrafyanın ritmine, iklimine ve doğanın döngülerine göre şekilleniyor.

Somon neredeyse her formuyla karşınıza çıkıyor: tütsülenmiş, hafifçe tuzlanmış, odun ateşinde pişmiş ya da yal­nızca kar suyunun temizliğinde marine edilmiş… Hangi form­da gelirse gelsin, Laponya’nın serinliğine eşlik eden, damak zevkine uyumlu bir lezzet.

Yaban mersini, kızılcık, cloudberry… Kuzeyin kırmızı yaban meyveleri her tabağa keskin ama doğal bir canlılık  ekliyor. Tek başlarına ya da reçel olarak, Laponya’da geçireceğiniz telaşsız kahvaltı saatlerinin vazgeçilmez eşlikçileri olmaya hazırlanıyorlar.

Ren geyiği ise Laponya mutfağının en köklü malzeme­lerinden biri; hafif tatlı aroması soğuk hava koşullarında kendiliğinden gelişmiş bir lezzet.

Bu mutfakta her şey minimal ama hiçbir şey sıradan değil. Buzun altından çıkan balığın tazeliği, ormanda yetişen bir meyvenin asiditesi, tundra otlarının hafif kokusu… Hepsi tabağa doğrudan doğadan geliyor. Yediğiniz her şey, ha­yal edebileceğinizden daha doğal. Laponya’da yemek sadece doymak değil; doğayla kurulan yumuşak, derin ve sessiz bir bağın devamı.

Tabağınıza gelen her malzemenin geçtiği yol, bu coğrafyanın soğuk ama tok sesli ruhunu taşıyor. Ve en güzeli: gastronomi burada bir gösteri değil. Tam tersi­ne, sadelikten doğan bir zarafet. Masaya gelen her tabak, yetenekli şeflerin imzalarını taşıyan küçük birer keyif anı. Hele bir de akşam yemeğinize kuzey ışıkları eşlik edi­yorsa, belki de hayatınızın en unutulmaz yemeğini yiyor olacaksınız.

Laponya, insana sadece görmeyi değil; hissetmeyi de hatırlatan bir coğrafya. İnsana sakinliğin de bir lüks oldu­ğunu hatırlatan bir coğrafya.

Eğer doğayla tatlı bir temas kurmak, dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan bir kış atmosferini hissetmek ve kendinize yeni bir nefes kaynağı bulmak istiyorsanız, Laponya sizi bekliyor.

YAZI VE FOTOGRAFLAR: CEREN ALİCAN

@istikametdunya