Ilık Bir Kış için AZOR ADALARI VE MADEIRA

Ilık Bir Kış için  AZOR ADALARI VE MADEIRA

Bu kış İsviçre’de kayağa gitmek yerine ortancalarla dolu Azor Adaları’na gitmeyi deneyin. Ne dersiniz?

Hem Azor Takımadaları hem de Madeira Adası, Atlas Okyanusu’nun ortasında inanıl­maz derecede güzel cennetten parçalar. Gezginler tarafından en çok tercih edilen adaların São Miguel ve Madeira olduğu bir gerçek, fakat diğer adaların da kendine özgü karakterle­ri var. Doğa ile iç içe olmak, sadece rüzgarın sesini duymak, deniz kenarında oturup gelgiti izlemek istiyorsanız bütün adalarda uzun zaman geçire­bilirsiniz.

Tüm adalara uçak ve feribot seferleri mevcut. Avrupa ana karasından Azorlar’a ve Madeira’ya en çok uçak seçeneği Portekiz üzerinden aktarma yapıldığında var. Ama diğer Avrupa şehirlerinden de gitmek mümkün. İstanbul’dan maalesef direkt uçuş yok.

Atlas Okyanusu’nun İncileri

Atlas Okyanusu’nun nadide incileri Azorlar, dokuz volkanik adadan oluşuyor. Bizim yedi adayı ve Madeira’yı gezme fırsatımız oldu. Adalar volkanik olması sebebiyle muhteşem bir doğaya sahip. Bitki örtüsü mü desek, içlerindeki gölleri ile volkan kraterleri mi desek, de­nize akan şelaleleri ve onlarla bütünleşen volkanların akan lavlarının oluşturduğu doğal yüzme havuzları ve limanları mı desek, mağaraları, kuşları balıkları herşeyi, herşeyi…

Avrupa ve Türkiye kış aylarında karakışı yaşarken Azorlar’da ve Madeira’da ılıman bir iklim hüküm sürüyor. Gez­ginler için adaları keşfetmek adına çok güzel bir dönem. Hem çok kalabalık yok, hem de mis gibi bir havada, adaların halkı ile başbaşa, doğa­nın tadını çıkarmak.

Adalarda en sıcak yaz aylarında bile ısı çok yüksel­miyor, hava bir açıyor bir kapıyor, zaman zaman beyaz bulutlar çok yakınınızdan geçerek bir serinlik veriyor. İklim ve doğa Hawaii Adaları’na çok benziyor. Sadece biraz daha serin ve rutubetli. Bu serinlik de insana çok iyi geliyor. Biraz bizim Karadeniz bölgesi iklimine de benzediği söylenebilir. Özellikle São Miguel Adası’nda çay yetiştiriciliği çok fazla.

Azorlar’ın doğasında en öne çıkan bitki ise ortan­ca. Portekizcede de ‘hortênsia’ diyorlar, okunuşu bize çok yakın. Ortancalara en çok Flores ve São Miguel Adaları’nda rastlamak mümkün. İnanılır gibi değil bu iki ada ortanca cenneti. Bütün yol boyları, tarlalar, tarlaların sınırları, dağlar, tepeler, ovalar rengarenk ortancalarla kaplı. Muhteşem bir doğa şöleni. Adalarda toprak pH’nın 5,5-5,2 arasında asidik ve yüksek oranda alüminyum içe­riyor olması da ortancaların ekstra mavi olmasını sağlıyor.

Milyonlarca yıl önce volkanik patlamalar ve depremler ile oluşmuş bu Makaronezya ekolojik bölgesine bağlı Azorlar’a gitmek için, İstanbul Lizbon uçuşundan sonra Portekiz havayollarına bağlı bir uçak ile Faial Adası’nın başkenti Horta’ya uçtuk. Bu arada Faial ‘kayın ormanı’ demek.

Horta, Atlantik geçenlerin genellikle ilk uğradıkla­rı ada ve bu özelliği ile ünlenmiş. Nasıl mı? Öncelikle söylemeliyim ki Hortalılar denizcilere karşı çok samimi ve yardımseverler. Okyanus geçen denizcilere ilk uğrak noktası olan adanın marinası ve çevresindeki duvarla­rı denizciler tarafından yapılmış ve bir sokak sanatına dönüşmüş olan resimlerle dolu. Gerçekten inanılmaz bir manzara ve binlerce denizcinin küçük sanat eserlerin­den oluşan bir anı defteri niteliğinde. Biz de bu yıllardır süregelen geleneğin bir parçası olmak istedik ve Horta’ya büyük denizcimiz Sadun Boro’nun anısına yaptığımız bir ‘Ekinoks’ resmi bıraktık. Anılarını gördüğümüz diğer Türk denizciler de bizleri fazlasıyla mutlu etti.

Biraz da Tarih

Volkanik bir oluşum olarak doğmuş ve yaklaşık sekiz milyon yıl önce okyanusta ortaya çıktıklarından beri pat­lamalar ve depremlerle şekillenmiş olan Azorlar, çok özel coğrafi konumları nedeniyle (Avrasya, Kuzey Amerika ve Afrika Levhaları’nın çarpışma noktası) günümüzde de volkanik patlamalar ve depremlerle karşı karşıya kalıyor.

Faial’ın batısındaki Capelinhos Yanardağı, Eylül 1957 – Ekim 1958 tarihleri arasında Azor Adaları’nın en son vol­kanik patlamasının gerçekleştiği yer. Bu sualtı yanardağı 13 ay boyunca aktif kalmış ve Faial Adası’nın arazisinin büyümesine sebep olmuş. Bu olay bilim insanları için de nadir görülen bir jeolojik olayı inceleme fırsatını doğur­du.

Temmuz 1998’de ise adalar büyük bir depremle sar­sılmış. Bugün hala depremden zarar görmüş evlere ve yerleşim yerlerine rastlamak mümkün.

Peki bu doğal afetler sonucu ne oldu? Azor toplumu göçlerle şekillendi. Adalılar, volkanik patlamalar, dep­remler ve yoksulluk nedeniyle Orta Atlantik adalarını terk ederek Avrupa anakarasında veya Amerika’da yeni bir hayat aramaya başladılar.

Adalarda yaşayanlar, “Ayrılmak halkımızın kaderiydi,” diyorlar.

Faial diğer adalara göre daha mazbut ve daha küçük. Adanın ikonik kafesi Peter Cafe Sport adaya gelen tüm denizcilerin mutlaka uğradığı bir yer ve tüm dünyadan anılarla dolu. Rengarenk bayraklar, sararmış fotoğraflar ve denizcilerin bıraktığı birçok hatıra eşya barın duvarla­rını ve tavanını süslüyor. Buraya gelenlerin bayraklarını ve çeşitli hatıra eşyalarını bırakması nezaket gereğidir. Üst katında da bir denizcilik ve balina müzesi var.

Bilinen ilk balina çiftliği de 1850’lerde Faial Adası’nda inşa edilmiş.

Diğer adalara yolculuk

Tekne Horta’da iken uçakla en batıdaki ortancalar ve envai çeşit çiçeğin görsel bir şölen oluşturduğu Flores Adası’na uçtuk. Tekne ile gitmek zaman kaybı olacak­tı çünkü. Bir gün de hızlı zodyak botlarla hem Corvo Adası’na gittik, hem Flores Adası’nın denizden ulaşılan mağaralarıyla denize dökülen şelalelerini ve muhteşem kaya oluşumlarını gördük, hem de bir yunus ailesi ile birlikte seyahat etme şansını yakaladık. Bütün adalarda balina ve yunus izleme turları var. Fakat balina görme şansı biraz daha az.

Corvo Adası çok küçük bir ada fakat kalderası bir doğa harikası. Limanda indikten sonra arabalar ile dağa çıkılıyor volkanın kraterinde yürüyüş yolları boyunca dolaşmak yaklaşık iki saatinizi alıyor. Havanın bir açık bir bulutlu olması inanılmaz manzaralara tanık olmanıza sebep oluyor.

Flores’de ise çok daha fazla kaldera var. Biri hariç hepsinin içinde krater gölü oluşmuş ve inanılmaz temiz. Bu arada herbir gölün rengi de farklı. Kimi yeşil, kimi mavi, kimi gri… İklim size her türlü güzelliği sunuyor. Flores’te adanın içlerinde de insanı hayrete düşüren şela­leler var. Özellikle Fajã Grande’deki Poço do Bacalhau… Şelalenin döküldüğü yerde oluşan havuzda yüzmek paha biçilemez bir güzellik olsa gerek.

Bu kadar yeşil, verimli topraklar, bu kadar sulak böl­geler, göller, şelaleler, dağlardan fışkıran sular, bitmesini istemediğiniz her iki yanı ortancalarla kaplı yollar…İnsan hayretler içinde kalıyor. Eninde sonunda okyanusun orta­sında küçücük adalar topluluğu. Flores, Azorlar içinde en çok beğendiğim iki adadan biri. Diğeri ise São Miguel.

Horta’ya dönüşümüz ile birlikte Pico Adası’na yelken açtık. Hava kolayımızaydı. Güzel bir yolculukla Pico’ya marinaya girdik. Adanın ismi Azorlar’ın ve Portekiz’in en yüksek dağı Pico Dağı’ndan geliyor. (2351 m.) Pico Dağı Horta’dan inanılmaz güzel manzaralar oluşturuyordu. Yaklaşınca o büyüsü kayboldu.

Pico’da kırmızı yeldeğirmenleri öne çıkıyor.

Balinalara Dair Her Şey

Balina gözlem turları ve balinaya ait herşeyin en fazlası Pico’da var.

Geçmişten kalan balina avlama istasyonları, Museu dos Baleeiros (Balina Avcıları Müzesi) balina kemikle­rinden yapılmış objeler, balina kemiklerinin doğal halde sergilenmesi, balina avcılığında kullanılan açık tekneler gibi.

Geçmişte balina avcıları çok değerli olan yağı nede­niyle ispermeçet balinasını (sperm whale) hedef alıyor­lardı.

Azor Adaları’nın en ikonik balinası olan isperme­çet balinaları, yıl boyunca görülebilir. Pico ve çevresi, okyanus derinliklerinde kalamar avlayan bu derin dalışlı devler için ideal bir beslenme alanı sağlar. Dünyamızın en büyük canlısı mavi balinalara ise baharda göç yolu üzerinde rastlanır.

1984 yılında Portekiz balina avcılığını resmen yasakla­dı. Çünkü nesli tükenme tehlikesi altında olan balinalar deniz ekosisteminin sağlığının korunmasında önemli rol oynarlar.

Peki bu sularda köpekbalığı var mı? Tabii ki var. 26 aileye ait 78 köpekbalığı türü bulunmaktadır.

Pico Adası, Avrupa’nın en iyi şaraplarından birini üre­tir ve bağları 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almaktadır. Siyah lav taşları ile örülmüş duvarlardan (currais) oluşan büyüleyici bir labirent içindeki üzüm bağları Pico halkının kararlılığının ve çalışkanlığının da bir kanıtıdır. İlk olarak adanın toprak yapısını ve iklim koşullarını farkeden Fransisken rahipler tarafından üzüm üretimi başladı. Verdelho cinsi şarabın Sicilya ve Girit kökenli üzümlerin burada yetiştirilmesi ile yapıldığı düşünülüyor.

Yine aynı bölgede Madelena’da ejder kanı ağaç­ları gerçekten çok etkileyicidir. Makaronezya Takımadaları’nda, Fas’ta Atlas Dağları’nda ve biraz farklı bir tür olmakla beraber bu bölgeden 7000 km uzaklık­ta Yemen Sokotra Adası’nda yetişir. Pico Adası Şarap Müzesi bahçesinde 100 yılı geçkin ejder kanı ağaçlarını görmek mümkündür. Yerli halk ağacın reçinesini kan durdurucu olarak, yaralarda ve doğum sonrası kanama­larda kullanmışlardır.

São Jorge Azorların en sakin adası diyebiliriz. Burada Velas’a bağlandık. Bir marinada suyun bu kadar berrak, balıkların bu kadar neşeli olduğu az rastlanır bir durum­dur. Bir de sessizliği bozan çılgın kuşlar… O fırtına kuş­ları var ya, alacakaranlıkta ve gün ağırırken nasıl hep bir ağızdan bağırıyorlar, tarifi imkansız, duymanız lazım. Ta­bii bizlere değişik ve hoş geliyor ama ada sakinleri aynı fikirde değil. Kuş gözlemcileri içinse biçilmiş kaftan. Bu adanın fırtına kuşu, Cory fırtına kuşu, Angelito ve pembe Sumru kuşları için çok önemli bir üreme alanı olduğunu öğreniyoruz. Velas limanında yapacağınız bir yürüyüşte, su kuşları ve balıkçılları görmek gibi hoş sürprizlerle de karşılaşabilirsiniz.

Terceira Adası, Azorlar’ın en eski şehri ve takımada­ların tarihi başkenti Angra do Heroísmo’dayız. UNESCO Dünya Mirası Alanı.

Terceira Adası, 15. ve 16. yüzyıllarda Amerika’dan mal taşıyan ve Hindistan ile ticaret yapan gemilerin uğrak noktası olarak önemli bir liman haline geldi ve adanın kalkınması için büyük yatırımlar yapıldı. Ada, altın, gümüş ve baharat ticaret merkezi olarak gelişti. Fransız, İngiliz ve Flaman korsanlarını cezbetti ve tarihi başkent olmayı haketti.

Ve en beğendiğim iki adadan biri olan São Miguel. Baş­kenti Ponta Delgada. En çok uçak seferinin olduğu ada.

Yemyeşil doğası, akarsuları, volkanları ve ortancaları ile gezginlerin gönlüne taht kuran adanın yeşil arazileri bir patchwork’u anımsatıyor.  

Son volkanik olaylar ve depremler takımadaların en kalabalık adası olan São Miguel’de görülen Azorlar man­zarasını önemli ölçüde şekillendirmiş. Ada kıyılarından okyanusa inen sarp volkanik kayalıklar insanın tüylerini ürpertiyor.

Adalarda yeme içme ve şarap keyfine de diyecek yok. Tek kelime ile muhteşem.

Uzak Diyarların Cazibeli Adası: Madeira

Madeira, Atlantik Okyanusu’nda yer alan Portekiz’e bağlı muhteşem bir ada. Doğası, yürüyüş rotaları (levadalar), şarapları ve harikulade manzaralarıyla ünlü.

São Miguel’den uçakla geldiğimiz Madeira’nın başkenti Funchal’da konakladık. Funchal bir büyük şehir görünü­münde ama buram buram tarih kokuyor. Araba kirala­yarak adayı gezdik. Santana kültürel mirasın korunduğu şehirlerden biri.

Yerel meyve, sebze ve el sanatları çarşısı Merca­do dos Lavtadores, Madeira Botanical Garden, Monte Palace Tropical Garden yani Botanik Bahçeleri görül­meye değer. Funchal’dan Monte’ye teleferik ile çıktıktan sonra Monte’den Funchal’a kadar 2 km’lik yol boyunca 100 yıllık geleneksel, hasırdan yapılmış tobogganlarla, ‘carreiros’ adlı iki rehberin kontrolünde aşağı inmek hem tarihi, hem de eğlence dolu bir deneyim sunar. Ama tobogganlara binmek için bir saat sırada beklediğimizi de söylemek isterim. Ama sonuç, beklediğimize değdi.

Lav taşlarının oluşturdu­ğu deniz havuzları özellikle de siyah kumlu volkanik Seixal Plajı muhteşemdi.

Her türlü açık hava etkinliğini gerçekleştirebile­ceğiniz adadan çok mutlu ve enerji dolu ayrılacağınıza emin olabilirsiniz.

Bu adalarda önceleri hiç yerleşim olmamış dersem ne dersiniz? Evet adaların ilk misafirleri Vikingler. Bunları yapılan arkeolojik kazılar ve göllerdeki totullar üzerine yapılmış çalışmalardan anlıyoruz.

Madeira’nın küçük komşusu Porto Santo’ya Portekizli­lerin çıkıp takımadaları Portekiz tacı adına ele geçirmele­ri ancak 1420’de gerçekleşti.

Goncalo Velho 1425’te yelken açarak en doğudaki iki ada olan Santa Maria ve Sao Miguel’de yerleşim­ler kurdu . 1450’de Terceira ve Graciosa Adaları’nda , 1460’ta Faial, Pico ve Sao Jorge’de ve 1480’de Flores’te yerleşimler kuruldu. 1580’de küçük Corvo Adası’nın sö­mürgeleştirilmesine kadar yüz yıllık uzun bir süre geçti.

Yani adalarda devamlılığı olan bir yaşam 15. yy’da başlamış.

Portekiz, gelenek ve batıl inançlara ilham veren hikâyeler, mitler ve kadim efsaneler açısından son de­rece zengin bir ülkedir.

 

Flores’den bir deniz kızı efsanesi ile yazımızı bitirelim.

Flores kıyılarında balık tutan yakışıklı bir balıkçı birgün kızıl saçlı bir de­niz kızı yakalar. Ama de­nizden çıkarırsa öleceğini bildiği için her akşam aynı yerde buluşmaya başlarlar. Birbirlerine aşık olurlar. Sonunda kız, solungaçlarını koparırsa insana döneceğini söyler. Ve denizden çıktığında ayakları oluşmaya başla­mıştır. Mutlu son evlenir­ler. Bugün deniz kızının denizden çıktığı bölge Ponta Ruiva/Kızıl Saçlı Kenarı olarak adlandırılıyor. Adanın bu bölgesi, nüfusun çoğunluğunun sarışın/kızıl saçlı ve mavi gözlü olduğu bir bölge!

Azorlar ve Madeira, Portekiz’in iki özerk bölgesi olarak Atlantik’in ortasında parlamaya ve doğa tutkunu gezginleri beklemeye devam edecek.

 

“Ve en beğendiğim iki adadan biri olan São Miguel. Başkenti Ponta Delgada. En çok uçak seferinin olduğu ada. Yemyeşil doğası, akarsuları, volkanları ve ortancaları ile gezginlerin gönlüne taht kuran adanın yeşil arazileri bir patchwork’u anımsatıyor.”

YAZI ve FOTOGRAFLAR: SEVCAN AKESİ

@sevcanakesi