İTALYA’NIN En Gözde Şehirleri

İTALYA’NIN En Gözde Şehirleri

Biz Türkler’in ilk sırada görmek için tercih ettikleri İtalya’yı yaklaşık dört yıl burada yaşayan bir turizm profesyoneli Ömür Kahraman’ın anlatımından dinleyelim.

Neden İtalya ilk tercihimiz? Tarihi gezi, deniz tatili, festival, gastronomi, moda, futbol, müzik ya da alışveriş için mi tatile gitmek istiyorsunuz. Hepsini bulabileceğiniz hepinizin aklına ilk gelen ülke İtalya’dır. İtalya, eskiden beri tarihi yer ve mekanlara verdiği değerle, onların olduğu gibi günümüze ulaşıp bizlerin beğenisine sunmayı başarmıştır. Roma İmparatorluğu gibi büyük ve birçok önemli imparatorluğa ev sahipliği yapan bu büyüleyici ülkede dolayısıyla her yer görülmeye değer ve davetkardır. İtalya’nın tarihi yerleri denilince, ilk akla gelen şehir Roma olsa da değil büyük şehirler her küçük kasabası bile görülmeye değerdir.

Roma İle Başlayalım Gezmeye…

Başkent Roma gezeceğiniz her sokak, her köşe başı, her gördüğünüz bina, müzeleri, kafeleri, alışveriş caddeleri ile adeta sizi kendine hayran bırakacaktır. İtalya’nın en fazla nüfusa sahip olan şehridir. Bir o kadar da turisti de eklediğinizde adeta dar sokaklar insanlar ile dolup taşar. Roma öyle büyüleyici bir şehirdir ki içinde dünyanın en küçük ülkesi Vatikan’ı barındırır. Buraya açık hava müzesi demek hiç de yanlış olmaz. “Bütün Yollar Roma’ya Çıkar” sözü bildiğiniz gibi çok ünlüdür. Çizmeye benzeyen İtalya’nın tam ortasındadır. Diğer İtalyan şehirlerinin hepsinden başkente ulaşım çok kolaydır. Bu yüzden bu söz söylenir. 2.800 yıllık tarihi ve kültürel birikime sahip şehirdeki tarihi yerler ve anıtsal yapılar ya imparatorluk döneminde ya da İtalyan rönesansının yaşandığı dönemde inşa edilmiş. Roma İmparatorluğu zamanından kalma eserin başında Flavianus Amfitiyatro adıyla bilinen ve 2007 yılında ‘dünyanın yeni yedi harikasından biri’ olarak seçilen Kolezyum gelir. Bin yıl imparatorluğun ticari, siyasi ve kültürel merkezi olmuş Roma Forumu, tüm Tanrıların Tapınağı Pantheon, aşk çeşmesi olarak da bilinen Trevi Çeşmesi, mimari açıdan görenleri büyüleyen Roma’nın en ünlü anıtlarından biri Vittorio Emanuele II Abidesi ve adını yanındaki İspanyol konsolosluğundan alan Piazza Di Spagna Meydanı’nda bulunan İspanyol Merdivenleri, burası insanlar için bir toplanma noktası ve alışveriş yapılabilecek caddelere açılan bir noktadır. Meşhur Roma dondurmasını bir öğle yemeği niyetine yemeden dönmeyin.

Güneye İnelim Napoli…

Tarihi şehir merkeziyle Unesco dünya mirasları listesinde yer alan Napoli; müziği, pizzası, tarihi sokakları, kiliseleri, meydanları, kaleleri ile tekrar gitmek isteyeceğiniz bir yerdir. İtalyan pizzasının doğduğu yerdir. Galleria Umberto I, adını İtalya’nın 1887-1891 yıllarındaki kralından almış, Napoli’deki uğranmazsa olmaz ünlü galerisinde lüks kıyafet mağazaları, kafeler ve pastaneler bulunur. İtalya’nın en iyi müzelerinden Napoli Arkeoloji Müzesi, Castel dell’Ovo, Napoli’nin en eski kalesi, Napoli’nin dört kalesinin en küçüğü olan yıldız şeklindeki askeri Orta Çağ kalesi Castel Sant’Elmo görülmeye değerdir.

Napoli’ye Gelip Capri’yi Görmeden Olmaz..

Capri; Napoli körfezinin güneyinde Roma Cumhuriyeti döneminden beri sayfiye yeri olarak ünlenmiş turistik ve meşhur bir İtalyan adasıdır. Napoli’ye bağlı 10.4 kilometrekarelik 7000 kişinin yaşadığı bir adadır. Marina Piccola ve Marina Grande küçük ve büyük liman olarak adlandırılan bitişik iki limanı vardır. Adanın ilk sakinleri Yunanlılar’dır. Capri Latince ‘Capreae’, keçiler kelimesinden mi yoksa Yunanca ‘Kapros’ vahşi domuz kelimesinden mi geldiği tam olarak bilinmemektedir. Adanın görülecek yerleri Marina Piccola yani küçük liman, villaların sıralandığı yüksek panoramik gezinti yolu olan Tragara Belvedere’si, Faraglioni denen denizden yükselen kireçtaşı kayalıkları, Anacapri, Grotta Azzurra denen Mavi Mağara ve Roma İmparatorluk villalarının kalıntıları ilk akla gelenlerdir.

Amalfi Renkli Evlerin Ev Sahibi…

Amalfi; Salerno körfezinde bir kasabadır. 9. yüzyılda yapılan Aziz Andrew’un mezarına ev sahipliği yapan, gösterişli iç mimarisi olan Amalfi Katedrali, denize bakan basamaklı bahçeleri ve teraslarıyla ünlü, ama en çok da yamaçlardaki rengarenk evleriyle ünlü, Moro tarzından etkilenen 13. yüzyılda yapılmış Villa Rufolo, kağıt üretimi ve tarihi hakkında sergiler açan, hediyelik eşya dükkanı bulunan antika müzesi olarak da bilinen Museum Of Paper, sarkıtlar, dikitler ve zümrüt yeşili sularla çevrili olan Zümrüt Grotto’ya, yani mağaraya tekne turu ile gidebilirsiniz. Dağlarla deniz arasında bulunan kasaba Unesco’nun dünya kültür mirası listesindedir.

Positano’yı Görüp De Hayran Olmamak Mümkün Değil

Positano; Campania bölgesindeki Amalfi sahilindedir. Karadeniz gibi dağlık, tepelik yemyeşil bir bölgede Akdeniz ya da Mağribi mimari ile yapılmış binaların buluştuğu deniz kenarında elişleri, keten elbiseleri ve porseneli ile ünlü Sirenuse Adaları’na bakan dik yamaçlar üzerinde uzanan 8 kilometrekarelik yaklaşık 4000 nüfuslu turistik bir yerleşimdir. Ortaçağda Amalfi Cumhuriyeti’nin bir limanıdır. 16 ve 17. yüzyılda zenginleşir. 19. yüzyıl ortalarında nüfusunun yarısından fazlası zor ekonomik şartlar nedeniyle Amerika’ya göç eder. 20. yüzyılın ilk yarısında fakir bir balıkçı köyü iken Mayıs 1953’te Harper’s Bazaar’da yayınlanan John Steinbeck’in Positano yazısından sonra turistik bir yer olur. Santa Maria Assunta Kilisesi’nde 13. yüzyıldan kalma Bizans simgesi olan Siyah Meryem vardır ki Meryem’in koyu tenli olarak tasvir edildiği heykel ve resimlerine verilen addır bu. Kilisenin kubbesi İtalyan çinisinden yapılmış. Efsaneye göre, simge Bizans’tan çalınmış ve korsanlarca Akdeniz’den taşınırken Positano’nun karşısında fırtına başlamış ve korkmuş denizciler bu sırada gemiden “Posa, posa” (Koy Koy) diye bir ses duymuşlar. Simge gemiden indirilmiş ve balıkçı köyüne taşınmış. Bunun üzerine fırtına dinmiş ve böylece buranın adı Positano diye anılmaya başlamış.

2019 Unesco Kültür Başkenti Matera…

İtalya’nın güneyinde Bari ile Napoli arasında Basilicata özerk bölgesinde bulunan şehir. Eski mağara evleri ile meşhur bir ilçesi olan Sassi’nin İtalya’daki ilk insan yerleşim alanlarından biri olduğu düşünülmektedir. İnsanların M.Ö. 7000 yıllarında burada yaşadığına dair kanıtlar elde edilmiştir. 1993 yılında Unesco Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir. Kapadokya bölgesinden kaçarak gelen ve taşların yapısını Kapadokya’ya benzeterek burada da mağaralar yaparak yaşamaya başlarlar. 2019 yılı Unesco kültür başkenti idi.

Canım Puglia’nın Başkenti Bari..

Bari, pencerelerden birbirine çamaşır uzanan tarihi sokakları, güler yüzlü ve gürültülü insanları, kafelerde zaman geçiren gençleri, çiğ yenen deniz ürünleri, her köşede koşturarak oyun oynayan çocukları ile Akdeniz kültürünün canlılığı ve sıcaklığını her yönüyle yansıtan tam bir İtalyan şehridir. Noel Baba’nın Antalya Myra’dan getirilen kemiklerinin bulunduğu San Nicola Kilisesi ziyareti hac ibadeti olarak kabul görür. Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde Harran evlerine benzer çimentosuz, konik çatılı 1600 taş evle yani trullileriyle ünlü masal şehir Alberobello, Fatih Sultan Mehmet döneminde 100 gemiden oluşan Osmanlı donanmasının fethettiği Otranto eski şehir merkezi Unesco’nun koruması altında olan İyon ile Adriyatik Denizi’nin buluştuğu yerdeki kalesiyle güzel manzaraları ve iyot kokusu, Barok şehir Lecce, göz alabildiğine zeytin ağacı, üzüm bağları ile kaplı ovası, Gargano’da dağların denize iğne oyası gibi gibi işlenmiş hali, Polignano a Mare’de muhteşem koy, tarihi şehir; müthiş deniz mahsülleri yanında orricette denen makarnası, bakla favası ile sizi Puglia’ya hayran bırakacak

Moda, Finans Merkezi Milano..

Yapımı 500 yıl süren Milano şehrinin alameti farikası Duomo katedraliyle ünlü Milano, modanın ve finansın başkentidir. Katedralin hemen yanındaki Galleria Vittorio Emmanuele II bir alışveriş merkezinden öte. Gerek cam tavanı, gerekse tabandaki mozaik işçiliği ile görenleri kendine hayran bırakıyor. Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği Tablosu’nu görebileceğiz Santa Maria Della Grazie Kilisesi’ni randevu alarak görebilirsiniz. Gelip de İtalya’nın 146 kilometrekare yüzölçümlü en büyük üçüncü gölü olan Como gölünü görmeden dönülmez. Dünyanın en meşhur gölüdür. Alp Dağları’nın eteklerinde yer alan göl, lades kemiği şeklindedir. Hatta bir araba kiralayıp sevdiğinizle İsviçre’ye geçip İtalya -İsviçre sınırında bulunan yine bir buzul gölü olan Lugano’yu da görmelisiniz.