SANAT VE DOĞANIN EŞLİĞİNDE
Ayşe Rodoslu, doğadan ilham alarak tasarladığı mücevher koleksiyonlarıyla dikkat çekiyor. Bodrum Dereköy’deki konsept mağazası ‘184 Dereköy’ ile sanatseverlere eşsiz bir deneyim sunan Rodoslu, tasarımlarında sadeliği ve anlamı ön plana çıkarıyor.
BAHAR ŞAHİNBAŞ
Sanat ve tasarım dünyasında kendine özgü bir yer edinen Ayşe Rodoslu, mücevher tasarımlarında doğanın büyüsünü ve estetiğini yansıtıyor. Bodrum Dereköy’deki konsept mağazası ‘184 Dereköy’ ile hem yerel halka hem de ziyaretçilere farklı bir sanat deneyimi sunan Rodoslu, minimalist yaklaşımı ve doğadan ilham alan tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Röportajımızda sanat yolculuğuna resim ile başlayan ve sonrasında mücevher tasarımına yönelen Ayşe Rodoslu’nun ilham kaynaklarını ve gelecek projelerini keşfedeceksiniz.
Kendinizi ve sanat yolculuğunuzu anlatır mısınız? Mücevher tasarımına nasıl başladınız?
Sanatın hayatı güzelleştirdiğine inanıyorum. Aynı zamanda, tasarımcı ve sanatçıların eserlerinde yaşama bakışlarını, zevklerini ve hayallerini yansıttıklarını düşünüyorum. Beni sanata ve tasarıma yönlendiren en heyecan verici neden buydu. Kendimi en iyi bu şekilde ifade ettiğimi söyleyebilirim. İlk olarak yaptığım resimleri takı formuna uyarlayıp kendi tasarımlarımı yapmaya başladım. Nar, lale ve semazen bunların en önemlileriydi. Usta ellerden güzel işler çıktığını görünce bu iş beni cesaretlendirdi ve heyecanlandırdı. Milano’da Gemological Education & Certification Institute’de tasarım, Harmony Akademi’de taş eğitimleri aldıktan sonra kendi tasarımlarım usta ellerde hayat buldu.
Resim ve mücevher tasarımı arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz? Hangi sanat dalı sizi daha fazla ifade ediyor?
İkisi de yaratıcılık, yetenek, hayal gücü ve sevgi gerektiriyor. Tabii ki eğitim de çok önemli. Bende pozitif duygular uyandırıyorsa sanatın her türlüsü ilgimi çekiyor. Sanatın hayatımızı güzelleştiren en önemli araçlardan biri olduğunu düşünürsek, eserlerin de pozitif duygular hissettirmesi, sanatçının bir çıkış noktası ile eserlerine hayat vermesi ve bir hikayesinin olması beni daha çok etkiliyor. Tasarımda da bu şekilde olduğunda çıkan işlerin etkisinin daha güçlü olacağını düşünüyorum.
‘Sunrise’ koleksiyonunuzda güneşin doğuşundan ilham aldığınızı belirttiniz. Bu ilham kaynağıyla tasarımlarınızı nasıl şekillendirdiniz?
Doğadaki hareketleri izlemek ve farkına varmak bence var olma sebeplerimizden birisi. Çocukluğumda annem gün doğarken veya batarken “İzlediğin her gün ömrünü 10 dakika uzatacak” derdi ve ben buna inanırdım. Hayatın mucizelerinin farkında olmanın gerçekten ruhumuza iyi geldiğine inanıyorum. Tasarımlarımda ben de doğanın hareketlerini kullanmayı ve hayalimde bu hareketlere takı formunda nasıl hayat vereceğimi kurgulamaktan keyif alıyorum. Hele ortaya çıkacak olan ürünü son aşamada elime aldığımda aldığım keyif işin en güzel kısmı.
‘Sunrise’ koleksiyonunda turkuaz taşlar ve altın kullanma nedenleriniz nelerdir? Bu materyaller sizin için ne ifade ediyor?
Altın rengi sebebiyle gün doğumu ve gün batımları ‘altın saatler’ olarak ifade ediliyor. Gün doğumu, devamında aydınlığı ve mavi gökyüzünü getirdiği ve turkuazın en güzel yaz takılarını süslediğini düşündüğüm için turkuazı kullandım.
Mücevher tasarımlarınızda minimalizme önem verdiğinizi belirtiyorsunuz. Günümüz modasında abartılı tasarımların öne çıktığı bir dönemde, sadelikle nasıl fark yaratıyorsunuz?
Özel yaşamımda da tercihimi sadelikten yana kullanıyorum. Sadeliğin zenginlik olduğunu, bariz ve popüler olanı değil, anlamlı olanı hayatınıza soktuğunuzda bu beraberinde mutluluğu da getiriyor. Modayı takip etmek, topluma uyumlanmak anlamında bize iyi gelse de, gereksiz ayrıntılardan uzak durmanın daha özgün ve nitelikli ürünlerin çıkmasına katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Ancak bu durum, renklerden ve ilgi çekici küçük ayrıntılardan uzak kaldığım anlamına gelmiyor.
Kişiye özel tasarımlar yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Kişiye özel tasarımlar yapmamı talep eden insanlar genellikle tasarım çizgimi beğenen ve tasarımlarımı kullanan değerli müşterilerimiz oluyor. Ben de onların tarzını bildiğim için çok zor olmuyor bu süreç. Kullanım alanı ve kombin parçalarını da bildiğimde, birlikte konuşarak ve öncesinde bir görselini çizerek tasarıma birlikte karar veriyoruz.
Tasarımlarınızda en çok hangi taşları kullanıyorsunuz ve bu taşların sizin için anlamı nedir? Farklı taşların farklı enerjileri olduğuna inanıyor musunuz?
Tüm değerli ve yarı değerli doğal taşları tasarımlarımda kullanıyorum. Yaz kombinleriyle genellikle daha renkli ve plaj kıyafetleriyle bile rahatlıkla kullanılabilecek ama aynı takıyı günün devamında akşam kıyafetleriyle de kombinlenebilecek takılar tasarlıyorum. Yaz kıyafetlerinde kollar ve boyun kış mevsimine göre daha açıkta olduğu için takı kullanımı açısından daha cömert davranıyoruz. Renkli, doğal taşlı gümüş ve altın bileklik ve uzun kolyeler, daha eğlenceli küpeler kıyafetlerimizi tamamlıyor. Kış mevsiminde ise altın ve değerli taş grubu daha çok tercih edildiği için tasarımlarıma buna göre yön veriyorum. Her bir taşın, yıllar içinde oluştuğu ve geliştiği doğal ortamından aldığı enerjiyi taşıdığına inanıyorum. Literatürde taşların taşıdığı enerjilere dair pek çok bilgi mevcut, ancak bana göre, taşıdığınız taşın enerjisi ona yüklediğiniz anlamlarla belirlenir.
Bodrum Dereköy’deki konsept mağazanız ‘184 Dereköy’den bahsedebilir misiniz? Bu mağaza fikri nasıl ortaya çıktı ve sanatseverlerle nasıl bir etkileşim sağlıyor?
Dereköy, Bodrum yarımadasındaki doğal yaşam ve sadeliğin ön plana çıktığı en önemli adreslerden birisi. 4 yıldır yaşadığımız Gümüşlük’e çok yakın olması sebebiyle sıklıkla ziyaret ettiğimiz ve sevdiğimiz bu köydeki eski bir taş binayı kimliğini hiç bozmadan yenileyerek ‘184 Dereköy’ e hayat verdik. Köyde yaşayanlarla iç içe bir yaşam sürdüğümüz için biz onlara uyum sağladık. Ahşap işlerimiz, tadilatta yapılması gereken binaya ilişkin tüm işler burada yaşayan zanaatkarların elinden çıktı. Çayımızı, kahvemizi köy kahvesinden söyleyip; köy pazarından alışveriş yapıyoruz. Buralı komşularımız kapımızın önünden geçerken tahta sandalyelerimizde nefesleniyor. Köy ilkokuluna giden çocuklar dükkanımıza uğrayıp eserleri inceliyor, bilgi ediniyor. Bunlar şehir hayatında yaşayamadığımız şeyler olduğu için hayatımıza değer kattı ve bu yüzden çok mutluyuz. Bodrum’da yaşasın ya da yaşamasın, birçok sanatsever kapımızın önünden geçerken dükkânımızı ziyaret ediyor ve köyde böyle bir deneyim yaşadıkları için buradan memnun ayrılıyor
Bodrum Dereköy’deki konsept mağazanızda kendi tasarımlarınızın yanı sıra bugüne kadar kimlerin eserleri sergilendi ve gelecekte kimlerin eserleri olacak?
Benim mücevher ve takı tasarımlarım sabit olarak yer alıyor. Geçen yıl Ali Atmaca, Alp Bartu, Ayşen Karakaya, Dilruba Tayfun, Ece Kanışkan, Gözde Aylis Çiçek, Kayhan Öztürk, Özlen Yücelmiş, Saim Erken, Sinan Göksel, Serap Atala, Tarık Kartal, Nur Başnur’un eserleri sergilendi. Bundan sonrasında bu sanatçıların yanı sıra İsmet Değirmenci, Deniz Fişek ve daha önce çalıştığımız bazı sanatçıların eserlerine de yer vereceğiz. Halihazırda haziran sonuna kadar İsmet Değirmenci ‘Gezi-İz’ sergimiz devam ediyor. Sonrasında Sinan Göksel ‘Terspektif’ fotoğraf sergisi ve Gözde Aylis Çiçek ‘Deniz Tadı’ heykel sergimiz var.
Modern mücevher tasarımında kendi imzanızı attığınızı düşünüyor musunuz? Ayşe Rodoslu tasarımlarını diğerlerinden ayıran en önemli özellikler nelerdir?
İmza diyebileceğim tasarımlarım var tabii ki. İkonik başak figürü yıllardır hala çok beğenilen ve her sezon tekrar vitrine çıkan koleksiyonum. Bereketin simgesi nar, gündoğumları, gün batımları, bahar koleksiyonu tescilli imza tasarımlarım. Yaz aylarında özellikle turkuaz taşlarını kullanıyor olmam gelenekselleşti ve olmazsa olmazlarımdan.
Son olarak, sanatseverlere ve mücevher tutkunlarına vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Hayatı güzelleştiren ve pozitif bir anlam katan sanat ve tasarımı daima hayatlarının bir köşesinde barındırsınlar.