Doğanın, Kültürün, Lezzetin Kenti KASTAMONU

Doğanın, Kültürün, Lezzetin Kenti  KASTAMONU

Kastamonu’yu ziyaret etmek için sebep çok; mavinin yeşille, dağın denizle buluştuğu bir coğrafya. Bir yanda Cumhuriyet tarihinin izleri, bir yanda ise antik Roma’nın kalıntıları… Taşköprü’deki Pompeiopolis antik Roma kenti, özellikle arkeoloji meraklıları için keşfedilmemiş bir nokta. Yakında ilçe, müzik ve tiyatro ile adını duyurmaya da hazırlanıyor.

Bence insanlar ikiye ayrılıyor; sıcak yaz mevsimini, denizi, kumu, gü­neşi sevenler ve serin sonbahar/kış havasını tercih edenler; yağ­muru, rüzgarı, yemyeşil ormanları özleyenler… İkinci gruptakiler­den biri olarak Türkiye’de ziyaret etmeyi en sevdiğim kentlerden biri mavinin yeşille, denizin dağ­larla buluştuğu ve İstanbul’a hiç de uzak olmayan Kastamonu… Bildiğimiz birçok destinasyondan farklı olarak, Beylik döneminden kalma kadim bir kültür birikimini de kucağında sakla­maya devam eden Kastamonu, bu niteliğiyle son derece özel ve kendine has katmanları olan bir bölge.

Kastamonu deyince her ne kadar akla ilk olarak deniz gelmese de, Cide’siyle, İnebolu’suyla, Abana’sıyla Doğan­yurt, Çatalzeytin ve Bozkurt ilçeleri de var. Kastamonu Karadeniz sahilinde upuzun plajlara sahip, su sporlarının envai çeşidinin geleneksel olarak yapıldığı bir kıyı kenti. Ancak Kuzey Anadolu Dağ Sistemi’nin bir parçası olan ve kıyı paralelinde 250 kilometre uzunluğunda bir sıradağ olarak uzanan Küre ve yanındaki Ilgaz Dağları nedeniy­le deniz kıyısı ile iç bölgede yer alan kent merkezi ve ilçeler birbirinden oldukça uzak ve belki de bu nedenle Kastamonu’yu genellikle denizle değil, dağlarla bağdaştırı­yor, bu iki bölgeyi adeta iki farklı kent gibi düşünüyoruz.

İstanbul’a otomobille beş, beş buçuk saat uzaklıktaki kente İstanbul havalimanından Türk Hava Yolları uçuşları da var. Sadece bir saat 15 dakika civarında Kastamonu’ya varabiliyorsunuz. Yüksekte kurulu havalimanı da Türkiye’nin en güzel ilk üç havalimanından biri, bana sorarsanız. Kapıdan çıktığınız anda sizi karşılayan bir yar ve yarın karşı tarafında yemyeşil bir orman örtüsü…

Kastamonu oldukça büyük bir kent; 19 ilçesinin tümü­nü iki üç günde gezmek mümkün değil, o nedenle öne­rim merkez ve yakınındaki ilçeleri bir seyahatte, deniz kıyısını bir başka seyahatte görmek ve Küre Dağları’nda kanyon yürüyüşleri, doğa tatili ve Ilgaz’da kış tatili hedef­li seyahatleri ise ayrı ayrı zamanlarda planlamak. Kısaca­sı, Kastamonu defalarca gidip her defasında farklı keşifler yapabileceğiniz bir ilimiz…

Batı Karadeniz’in önemli antik kenti; Pompeiopolis

Son gidişimde merkezde her zaman gezdiğim ve yine ül­kemizin en güzel meydanlarından biri olarak gördüğüm Cumhuriyet Meydanı, Mimar Vedat Tek Kültür Merkezi, şehrin ve batı Karadeniz’in alamet-i farikası olan konak­lar ve Arkeoloji Müzesi gibi yerlerin ötesine geçerek, pek az bildiğim Taşköprü’yü ziyaret ettim. Bu ziyaretin asıl sebebi, Karadeniz bölgesinin çok az sayıdaki antik Roma kentlerinin en önemlilerinden Pompeiopolis’in burada bulunması ve ciddi bir kazı çalışmasının da bölgede devam etmesiydi. Antik dönemde Paflagonya’nın önemli bir kültür merkezi olan Pompeiopolis, milattan önce 60’lı yıllara tarihleniyor ve sonrasında da Karadeniz’in siyasi, kültürel, askeri kalbi olmaya devam ediyor. Özellikle fes­tivalleri, spor, müzik ve tiyatro şemlikleri ile dikkat çeken kentteki Latince bir yazıtta şunu okuyabiliyoruz örneğin: “M. Aurelius Demetrios, Olympia Pompeia oyunlarındaki zaferi anısına bu anıtı adadı”. Bu yazılar, Roma İmpara­torluk döneminde koşu, güreş, disk atma gibi sporların düzenlendiği büyük oyunların (Olympia Pompeia) bu kentte de yapıldığının kanıtlarını sunuyor.

Pompeiopolis’te kullanılmış sikkeler de tiyatro mask­ları ve lir figürleri işlemeleriyle kentin bu önemli kültü­rel kimliğini gün yüzüne çıkarıyor. Oyunlar ve müzikal performanslar hayatın günlük parçaları imiş, adeta… Milattan sonra 138 tarihli bir bronz sikke üzerinde yazan; “Dionysia Pompeiopoleitôn” (Pompeiopolis Dionysos Şenlikleri) ise, kentte bağbozumu festivallerinin yapıldığı­nı, tüm bu festivallerin halkın sosyal yaşamının vazgeçil­mez parçası haline geldiğini gösteren bulgular…

“Tertemiz havası, yemyeşil Küre ve Ilgaz dağları, medeni kent yaşamı, her metrekaresinde Cumhuriyet tarihinin kendini hissettirdiği özel geçmişi ile Kastamonu, bir kez değil, çok kez ziyaret edilebilecek bir şehir.” 

Antik kentte şu anda kazı çalışmaları Doç.Dr. Mevlüt Elüışık başkanlığında devam ediyor. Bütünüy­le ortaya çıkmış bir Efes, bir Sagalassos değil henüz ancak yayıldığı alan itibariyle Türkiye’nin en büyük antik kentlerinden biri. Roma Villası olarak adlandırı­lan ev yapısında zeminde olan mozaikler ise gerçek birer görsel şölen niteliğinde ve arkeologlar birbiriyle kıyaslanması doğru değil deseler de, Gaziantep’in Çingene Kızı ile yarışacak nitelikte!

Taşköprü görülmeye değer

İşte çoğu kişinin sadece sarımsağıyla tanıdığı Taşköprü’nün Zımbıllıtepe mevkiinde bulunan Pafla­gonya antik kenti böylesine önemli bir arkeolojik ha­zine… Zaten tam da bu nedenle, belediye ve kentin tanıtımında nitelikli bir vizyon ortaya koyan Dünya Mirası Kastamonu İnisiyatifi, önümüzdeki yıldan iti­baren antik kentin adını vereceği bir müzik ve tiyatro festivalinin planlamasına şimdiden başlamış durumda.

Peki sadece Pompeiopolis mi? Taşköprü, Kastamonu’nun her yeri gibi birçok yönüyle görül­meye değer bir ilçe. Bir kere adını aldığı taş köprüsü, Gökırmak’ın iki yakasını birbirine bağlayan, kentin yüzyıllardır ana girişi konumunda olan bir yapı ve tam tarihi bilinemese de, Bizans çağına dek gittiği dü­şünülüyor. Doğasıyla, konak mimarisiyle, antik kenti ve çok şık, çok şirin bir yapı olan Kent Tarihi Müzesi ile mutlaka görülmesi gereken bir ilçe ve buraya ka­dar yolunuz düştüyse, yörenin en sevilen yemeği olan kuyu kebabını denemeden dönmemelisiniz.

Ne Yenir?

  • Mutlaka Kastamonu simit tiridi! Türkiye’nin en güzel tiridi burada.
  • Siyez bulgurlu tüm yemekler, Tosya pirincinden pilavlar
  • Kuyu kebabı
  • Daday etli ekmeği
  • Banduma; tavukla da yapılan ama Devrekani hindi banduması yine coğrafi işaretli bir yemek. Etin suyu, kuru yufka ve cevizle hazırlanıyor, Devrekani’de olduğu gibi siyah ırk hindi ile yapılanın yemesine doyum olmuyor…
  • Elma, kızılcık eğşisi gibi çeşitli meyve eğşileri. Hele çocuğunuz varsa, halis muhlis ekşili bir meyve suyuyla tanışmaları açısından çok güzel, serinletici içecekler.

Ne Yapılır?

  • Merkezde Arkeoloji ve Kent Tarihi Müzesi gezilebilir, Etnoğrafya Müzesi yeni açılıyor, kaçırmayın.
  • Taşköprü Kent Tarihi Müzesi çok sevimli, modern bir anlayışla sergilemeler yapılmış. Bahçesinde oturup karşı yamaçtaki Pompeiopolis’i seyre dalın.
  • Nasrullah ve Cumhuriyet Meydanı’nda gezin, Kurtuluş Savaşı’na büyük desteği olan kentin tarihi havasını soluyun.
  • Mimar Vedat Tek Kültür Merkezi’nde Şapka ve Cumhuriyet Müzeleri’ni gezin, hiç değilse bu binayı mutlaka görün, başlı başına bir hazine.
  • Merkezde Münire Medresesi’nde dolaşın; içinde dükkanlar olan, keşmekeşi de bol, eğlenceli bir alışveriş adresi. Tam pamuklu olan ve yöreye özel Kastamonu fanilası almadan dönmeyin!
  • Elbette siyez bulguru, Taşköprü sarımsağı, çekme helva gibi lezzetlerin sevdiklerinizden almalısınız. Sarımsağın yeni hasadı bugünlerde çıktı, en güzelinin tam zamanı. Kastamonu pastırmasını ise kesinlikle kaçırmayın!

Atçılıktan çeltik tarlalarına

Kastamonu’nun 19 ilçesinden söz etmiştik; deniz kıyı­sındakilere gitmek ayrı bir planlama gerektiriyor ve tam bir yaz programı. Ama merkez civarındaki Taşköprü, Daday, Tosya gibi ilçeler rahatlıkla bir hafta sonun­da gezilebilir. Çok sempatik bir bölge olan Daday’da mutlaka coğrafi işaretli Daday etli ekmeğini tatmalısınız. Yanında ben elma eğşisini çok seviyorum. Eğşilerin tümü Kastamonuluların büyük keyifle yudumladığı yö­resel ve sağlıklı içecekler. Daday, at çiftlikleri ile meşhur bir bölge, o yüzden at binebilir hatta yerel bir at çiftliği otelinde konaklayabilirsiniz. Zaten Kastamonu Osmanlı döneminde Sipahi Ocağı ile ünlü, o günden bugüne de atçılık geleneğini elinden bırakmayan bir şehir. Bu­radayken, Unesco Kültür Mirası listesine girmiş olan, Anadolu’nun az sayıdaki ahşap tavanlı, ahşap minareli camilerinden, 1366 yılında Candaroğulları Beyliği zama­nında yapılmış Kasaba köyündeki Mahmutbey Camii’ni mutlaka görün, önündeki açık stantlarda satılan köyün taptaze ürünlerinden alışveriş yapın.

Yine merkeze komşu Tosya, müthiş çeltik tarlaları­nın yarattığı görüntülerle unutulmaz bir görsel şölen sunuyor. Yeri gelmişken; bölgenin birçok coğrafi işaretli ürünü var ama Tosya Pirinci, Siyez Bulguru ve Taşköp­rü Sarımsağı menşe adı ile coğrafi işarete sahip olan; yani tüm nitelikleri ile bu belirli coğrafyaya ait ürünler. “Başka yerde yok”, desek yeri…

Tertemiz havası, yemyeşil Küre ve Ilgaz dağları, medeni kent yaşamı, her metrekaresinde Cumhuriyet tarihinin kendini hissettirdiği özel geçmişi ile Kastamo­nu, bir kez değil, çok kez ziyaret edilebilecek; yazın plajları ve su sporları ile, kışın Ilgazlarda kış turizmi ile, baharlarda ise ister kent merkezinde müze ziyaretleri ister Valla ve Hüma Kanyonları’nda yürüyüş ile geçiri­lebilecek güzel günlere, keyifli hatıralara imkan tanıyan bir kent.

YAZI: ESIN SUNGUR   @esinsungu

FOTOĞRAFLAR: İL KÜLTÜR VE TURIZM MÜDÜRLÜĞÜ ILE KUZEY ANADOLU KALKINMA AJANSI