İNCİ SİHİRBAZI: MELANIE GEORGACOPOULOS

İNCİ SİHİRBAZI: MELANIE GEORGACOPOULOS

Çağdaş mücevher tasarımcısı Melanie Georgacopoulos, incilere yönelik yenilikçi yaklaşımıyla uluslararası bir üne sahip.

ECE ERMEÇ ÜSTER

Mücevher tasarımcısı olma yolculuğunuz nasıl başladı? Mücevher tasarımından sonra heykel alanında eğitiminize devam etmeye nasıl karar verdiniz? Yarattığınız her parçayı küçük ölçekli bir heykel olarak mı görüyorsunuz?
Küçük yaştan itibaren ebeveynlerim tarafından yaratıcı olmam ve kendimi meşgul edecek yollar bulmam konusunda cesaretlendirildiğim için şanslıydım. Kendimi her zaman ellerimle bir şeyler yaratırken ve sayısız saatler boyunca çizim yaparken hatırlıyorum. Ancak yaptığım şeylerin sadece orada durmasını değil, bir amaca hizmet etmesini istediğime karar verdiğim bir nokta geldi ve bu yüzden onları giyilebilir eşyalara dönüştürmek mantıklı geldi. Yaklaşık 15 yaşındayken mücevher tasarımı okumak istediğim çok netleşti ve sanırım bu anlamda oldukça şanslıydım çünkü böylece o yaşlarda, okulun son iki yılında karşılaşılan, ‘ne okuyacağım?’ stresinin çoğunu yaşamamış oldum.
Liseden mezun olduktan sonra, Atina’daki Mokume Enstitüsü’nde üç yıl okumaya karar verdim ve burada geleneksel el yapımı mücevher üretim tekniklerini öğrendim. Oradaki odak noktası tasarımdan ziyade imalattı ve bu da daha sanatsal bir eğitim almak için beni heveslendirdi. Yine ebeveynlerimin teşviki ve desteğiyle heykel okumak için Edinburgh Sanat Koleji’ne kaydoldum ve lisans derecemi tamamladım.
Bu çalışmaların sonunda gerçek çağrımın mücevher olduğunu hissettim ve Royal College of Art’ta Mücevherat alanında yüksek lisans yaparak eğitimimi tamamlamaya karar verdim. Orada, tüm geçmiş öğrenimlerimi, mücevher yapımını, sanatı, heykeli ve tasarımı bir araya getirebilmek, bana sonunda kendi sesimi ve incilerimi bulmak için zaman ve alan yaratmış oldu! Gerçekten de, yarattığım her parça, küçük bir giyilebilir heykel gibi kendi başına var oluyor.

Çağdaş mücevher tasarımında incilerle yolculuğunuz nasıl başladı?
İncilerle olan yolculuğum 2005-2007 yıllarında Royal College of Art’ta yüksek lisans yaparken başladı. Saf meraktan başladı… O zamanlar bir çok malzemeyle deneyler yapıyordum ve bir gün incilerle karşılaştım ve içlerinde ne olduğunu görmek istedim. Birini ikiye keserken içindeki eş merkezli daireleri keşfettiğimde şaşırdım ve çok sevindim. Çoğu insanın farkında olmadığı incilerin bu eşsiz özelliğini vurgulayan bazı mücevherler yaratmam gerektiğine karar verdim. Daha sonra mezuniyet sergimi İncilerle hazırlamaya karar verdim ve müşterilerimden gelen ilgi o kadar güçlüydü ki incilerle çalışmaya devam ettim ve daha fazla koleksiyon yarattım.

İnciler geleneksel olarak klasik ve zarif mücevherlerle ilişkilendirilir ancak incilere olan benzersiz yaklaşımınız onları yepyeni bir seviyeye taşıyor. Tasarımlarınızda bu algıyı nasıl yeniden tanımlıyorsunuz? Parçalarınızda gelenek ve modernliği nasıl dengeliyorsunuz?
Evet, incilerin klasik ve zamansız olduğu fikri beni ilk başta onlara çeken şeydi. Onlarla çalışmaya başladığım ilk dönemde incilerle yapılmış çağdaş mücevher neredeyse hiç yoktu. Sanırım çoğu kuyumcu ya incileri unutmuştu ya da onları ilginç şekillerde kullanmaktan çok korkuyorlardı. Bu yüzden, her şeyin var olduğu bir dünyada bu özel alanı keşfetmek, sınırları zorlamak ve tüm bu mevcut önyargılara meydan okumak benim için ilginç bir deneyimdi. Yaratıcı sürecim için her zaman çizimlerle başlarım, aslında hala her zaman çizim yaparım, mutlaka aklımda belirli bir parça olmadan, daha çok mücevhere dönüşebilecek bir konseptle. Mantıklı gelen, var olma nedeni olduğuna inandığım ve uyumlu bir parça yaratmak için içgüdülerime çok güveniyorum. İncilerin hala geleneksel ve statü sembolü olarak algılandığını düşünüyorum, bu yüzden bu fikirleri modern ve cesur tasarımlarla dengelemeye çalışıyorum.

İnciler mücevher dünyasında köklü bir tarihe sahiptir. İncilerle çalışırken size ilham veren belirli etkiler veya önem verdiğiniz tarihi konular, olaylar var mı?
Bu kesinlikle çok doğru ve aslında çoğu insan incileri tanır ve onlarla aile yadigarları veya diğer hikayeler aracılığıyla ilişki kurabilir. Aslında ilgi duyduğum ve çalışmalarım devam ederken öğrenmeye devam etmek istediğim şey incilerin bu zengin tarihi olmuştur. Belirli bir konu ya da olay olduğunu söyleyemem ama esasen, denizdeki küçük bir yumuşakça, bir molüks tarafından yaratılan ve dünyanın en eski mücevheri olarak bilinen bir yapı ile çalışıyor olmam bir de en çok incinin organik doğası beni derinden etkiliyor sanıyorum.

Tarihte, Yaldızlı Çağ sonlarında, New Yok’da, zamanının malikanelerinden birinin inci bir kolye karşılığında satılması gibi, sizin de bir gün tasarımlarınızdan biri, bir mülke karşılık takas edilse ne hissederdiniz?
Sanırım çok şaşırırdım ama kim bilir… Gelecekte bireysel tasarımcıların çalışmalarının bugün olduğu gibi yine teşvik edilip tanınacağını kesinlikle umuyorum.

Her koleksiyon için kullanılacak belirli incileri nasıl seçiyorsunuz? Doğal veya yetiştirilmiş inciler için kişisel bir tercihiniz var mı? Özellikle tercih ettiğiniz veya ilham aldığınız belirli inci üretim bölgesi veya inci türleri var mı?
İlk birkaç yıl, boyutları, renkleri ve nispeten düşük fiyat noktaları nedeniyle çok sayıda tatlı su incisi kullandım. Yaklaşımımda, hangi incileri kullanacağımı her zaman tasarım belirler ve bu nedenle yıllar içinde bir çok farklı türde inciyle çalıştım. Son bir kaç yıldır daha pahalı parçalar yarattım ve bu nedenle Güney Denizi ve Tahiti gibi daha özel inciler kullanmak mantıklı geldi. Daha yakın zamanda, markamın 10. yıl dönümü için ilk kez doğal inciler olan istiridye incilerini elmaslarla birlikte kullandım. Yaratıcı yaklaşımımda özgür kalmak istediğim için kendimi belirli bir inci türü kullanmakla sınırlamak istemiyorum ve ayrıca, keşfedilecek çok sayıda inci türü olduğunu düşünüyorum!

İncileri diğer değerli taşlardan ayıran, özellikle duygusal veya kültürel önem açısından diğer mücevherlerden farklı hangi özelliklerin olduğunu düşünüyorsunuz?
Başlangıç olarak, şekillerinin ve renklerinin (genellikle beyaz ve küresel olarak algılanır) nasıl değerlendirildiklerinde önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. Saf ve mükemmel oldukları düşünülür ve ek fasetleme olmadan hasattan hemen sonra kullanılabilirler (diğer değerli taşlardan farklı olarak) ve bu durumun onlara çok fazla duygusal değer yüklediğini düşünüyorum. Belki de molüksler, yumuşakçalar tarafından yaratıldıkları için, daha savunmasız olarak da görülürler. Zamanla kraliçelerin değerli taşı olarak kabul edildiler ve günümüzde de önde gelen kadınlar tarafından tercih ediliyorlar çünkü elmasların aksine daha incelikliler, maddi değerleriyle öne çıkmıyorlar, zarif ama güçlüler.

İncileri cesur ve yenilikçi şekillerde kullanmanızla tanınıyorsunuz. Tasarımlarınızın yapısal unsurlarının incilerin organik doğasıyla uyumlu olmasını nasıl sağlıyorsunuz?
İncilerin genellikle diğer değerli taşlardan daha yumuşak olduğunu düşünüyorum ve tasarımlarımda bunu her zaman dikkate alıyorum. İnciyi desteklemek için yapının orada olduğundan emin oluyorum, ancak her zaman tasarımı tamamladığından emin oluyorum. Üretim safhasının her adımında, ayrıntılara ve parçaların uzun ömürlü olmasını sağlamak için tüm unsurlar arasında denge sağlamaya çok fazla emek ve zaman harcanıyor.

Bugün bulunduğunuz noktaya gelmenizi sağlayan yolculuğu bizimle paylaşır mısınız? Şirketinizin lansmanı, Tasaki ile iş birliği yapma kararınız, bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Çalışmalarımı tamamladıktan ve 2007’de Royal College of Art’tan başarıyla mezun olduktan sonra, kendi parçalarım için incilerle çalışmaya devam ettim ama aynı zamanda diğer şirketler için de serbest mücevher tasarımcısı olarak çalıştım. Birkaç yıl sonra, 2010’da, kendi parçalarıma olan ilgi büyüdükçe, kendi adımı taşıyan şirketimi kurmaya ve toptan satış yapmaya karar verdim. Londra’daki Dover Street Market ve Paris’teki Colette gibi büyük mağazalar tarafından seçildiğim için son derece şanslıydım ve bu da çok sofistike bir kitleye ulaşmamı sağladı.

2012’de TASAKI, parçalarımı Dover Street Market’te gördükten sonra benimle iletişime geçti ve bugün hala devam eden M/G TASAKI adlı bir markayı birlikte lanse etmeyi teklif ettiler. TASAKI çoğunlukla Japonya’da satılıyor ama aynı zamanda Londra ve Paris’teki belirli mağazalarda da bulunuyorlar. En büyük Japon mücevher markalarından biri tarafından bu kadar başarılı bir şekilde üretilen ve satılan tasarımlara sahip olmak beni son derece gururlandırıyor! Bugün zamanımı M/G TASAKI için koleksiyonlar tasarlamak ve kendi markam için daha deneysel parçalar üzerinde çalışmak arasında bölüyorum.

Markanız için felsefenizi nasıl tanımlarsınız?
Yıllar sonra yaratıcı özgürlüğümün, merakımın ve içgüdülerimin sesini dinlememin en değerli özelliğim olduğunu söyleyebilirim.

Zanaatkarlık sizin için ne kadar önemli ve her parçada en yüksek kaliteyi nasıl sağlıyorsunuz?
Zanaatkarlık, sadece fikri mümkün olan en iyi şekilde iletmek için değil, aynı zamanda parçanın uzun ömürlü olmasını sağlamak için de, tüm mücevherler için çok önemlidir. Benim durumumda ise, zanaatkarlığın, son birkaç yıldır kullandığım sedef işçiliği gibi, daha mütevazı malzemeleri yüceltmenin bir yolu olduğuna da kesinlikle inanıyorum. En yüksek kaliteyi sağlamak için tekrar tekrar ve tekrar kontrol ediyorum!

İnci ve diğer malzemelerle çalışırken tasarım ve kaynak sürecinde, sürdürülebilirliğin rolü nedir?
Tüm mücevherlerimizde geri dönüştürülmüş altın kullanıyoruz ve kaçınılmaz olarak Avrupa dışından gelen incileri sipariş ettiğimde, çok sayıda kargodan kaçınmak için her zaman daha büyük miktarlarda sipariş vermeye çalışıyorum. Genel olarak, hem kişisel hem de profesyonel hayatımda kaynakları israf etmeye inanmıyorum, bu yüzden kullandığımız her şeye çok dikkat ediyorum ve kaliteli, uzun ömürlü ve zamansız parçalar ürettiğimizden emin oluyorum.

Bir tasarımcı olarak mücevherde lüks kavramının nasıl evrildiğini düşünüyorsunuz ve sizin çalışmalarınız bu evrime nasıl uyuyor?
Bence günümüzde insanlar daha bireysel, daha ayrıcalıklı hissettiren parçalar arıyor. Kendileri için yapılmış bir şey veya benzersiz bir parça istiyorlar. Benim durumumda, özel yapım parçalara her zaman daha fazla ilgi duydum ve hayatlarının çeşitli noktalarında kendilerini yansıtacak bir mücevher parçası isteyen bireysel çok sayıda müşterilerle çalıştım ve çalışıyorum.

İncilerin gelecekte mücevher tasarımında daha belirgin hale geleceğini düşünüyor musunuz? Eğer öyleyse, bu nasıl gerçekleşebilir?
İncilerin son 10 yılda daha belirgin hale geldiğini ve manşetlerde yer almaya devam ettiğini kesinlikle görebiliyorum. Geleceğe gelince, iklim değişikliğinin üretim ortamını ve bulunabilirliğini etkileyebileceğini ve bunun da fiyatlarını artıracağını düşünüyorum. Her türlü incinin gelecek için çok iyi bir yatırım olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum ve daha pahalı inci takılar ve belki de daha sıra dışı inciler kullanıldığını görmemiz muhtemel olur diye düşünüyorum.

Müşteri kitleniz kimlerden oluşuyor? Ürünlerinizi tasarlarken, nasıl bir kişiyi hayal edersiniz?
Yıllar geçtikçe iki tür müşterim olduğunu fark ettim. Birincisi, kişisel zevk için satın aldığı daha sıra dışı parçalar arayan, klasik mücevher koleksiyonuna sahip olgun müşteriler. İkincisi ise, içinde inci bulunan ilginç çağdaş mücevherlere ilgi duyan daha genç müşteriler. İkisi de bana geliyor çünkü daha bireysel tasarımları tanıyorlar ve onlara ilgi duyuyorlar, kendi tarz anlayışlarına sahipler ve trendleri takip etmiyorlar.

Mücevherlerinizi takanların, onları taktıklarında nasıl hissetmelerini istersiniz? İnsanların sadece estetik çekiciliğinin ötesinde tasarımlarınızdan ne almasını umuyorsunuz?
İdeal olarak, kalbimi ve ruhumu koyduğum bir parçaya sahip olduklarını bilmelerini istiyorum ama aynı zamanda o parçanın onlara uzun yıllar boyunca zevk vermesini umuyorum. O parçanın kendilerinin bir parçası olduğunu hissetmelerini istiyorum.

Tasarlamayı en çok sevdiğiniz parça hangisiydi ve neden? Sizin için özel bir anlam taşıyan veya kariyeriniz üzerinde derin bir etkisi olan belirli bir parça veya koleksiyon var mı?
10 yıl önce tasarlayıp yaptığım ‘Sliced’ kolyesi olmalı. TASAKI’nin M/G TASAKI altında üstlendiği ve ürettiği ilk konseptti ve bugün hala en çok satan ve en bilinen parçalarımdan biri olmaya devam ediyor. Tasarım anlayışımı çok iyi yansıttığı ve zamansız hissettirdiği için bugün bile ona bakmaktan keyif alıyorum.

Esinlenmek için diğer sanatçılarla veya endüstrilerle (moda veya mimari gibi) iş birliği yapıyor musunuz?
Doğru fırsat henüz ortaya çıkmadı. Ama kesinlikle tüm yaratıcı sanatlardan, özellikle de kullanılan el becerilerine çekildiğimi hissettiğim çömlekçilik ve modadan etkilendiğimi ve ilham aldığımı hissediyorum.

Mücevher tasarımında etki yaratmayı hedefleyen yeni tasarımcılara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?
Her şeyde olduğu gibi, günümüzün yoğun ortamında etki yaratmak da son derece zor. Bence her şeyden önce kişi, olabildiğince çok beceriyi öğrenmeli ve ustalaşmalı, kendi seslerini bulmalı ve çok çok çalışmalılar. Fırsatlar kaçınılmaz olarak gelecektir ve en önemli şeyin yolculuk olduğunu, aslında bir varış noktası olmadığını anlamaları gerekir.

Tüketicilere inci satın almadan önce ne tavsiye edersiniz? İnci takı satın almadan önce hangi özellikler göz önünde bulundurulmalıdır?
Bence bu, ne aradıkları ve bütçelerine bağlı. Her açıdan, hem inci kalitesi (mükemmel parlaklık, leke olmaması), hem de malzeme ve tasarım olarak, mümkün olan en iyiyi satın almanızı tavsiye ederim.

Geçmişte, bugün ve gelecekte ilham perileriniz kimlerdir?
Belirli bir ilham perim yok ama bilinçaltımda, kendimin ve etrafımdaki tüm kadınların geçtikleri, hayatın her aşamasından etkilendiğimi düşünüyorum.

Zamanda yolculuk yapıp geçmişten bir mücevher tasarımcısı olma şansınız olsaydı, kim olurdunuz?
80’lerde Tiffany’s için inanılmaz parçalar tasarlayan Angela Cummings olmayı çok isterdim, yaratıcılığı beni şaşırtmaktan hiç vazgeçmiyor ve bir gün onun bir parçasına sahip olmayı hayal ediyorum!

Tasaki’nin 70. ve M/G-Tasaki’nin 10. yıl dönümü ve elle diktiğinize inandığım inanılmaz ‘Inci T-Shirt’ hakkında da sormak istiyorum! Lütfen bize bundan da bahseder misiniz?
TASAKI’nin 65. yıl dönümünün bir parçası olmak benim için inanılmaz bir onurdu ve 70. yıl dönümleri için özel bir proje yaratmaya tekrar davet edilmek daha da büyük bir onurdu! Birkaç yıl önce icat ettiğim, incilerin çapraz delinip kumaş gibi birbirine geçirildiği bu özel tekniği bir şekilde kullanmayı konuşmuştuk. Sonunda tek bir ikonik parça, XL beden, incilerden yapılmış bir tişört yaratmaya karar verdik! Lüks bir değerli taş ile evrensel olarak tanınan bir giyim eşyası arasında ilginç bir yan yana gelme hissi uyandırdı.
Bu parçayı tamamen kendim yarattım, 19.850 adet 6 mm beyaz tatlı su incisi kullandım ve incileri temin etmek, deseni geliştirmek ve parçayı yapmak için 6 aydan fazla sıkı çalışmam gerekti. İtiraf etmeliyim ki, beni sınırlarımın en sonuna kadar zorlayan çok yoğun bir projeydi ama aynı zamanda çok özel ve eşsiz bir sanat eseri yaratmak için hayatımda bir kez karşıma çıkacak bir fırsat oldu.

Bu efsane ve ikonik T-Shirt şu anda nerede sergileniyor? Meraklılar nerede görebilirler?
Tişört şu anda Londra’daki Selfridges’de bulunuyor ancak Şubat ortasından sonra Bond Street’teki Flagship Store’da sergilenecek ve ilgilenenler tişörtü orada da görebilecekler.

Koleksiyonlarınızdan satın almak isteyenler, hangi kanallardan ulaşabilirler?
Benim parçalarım için doğrudan www.melaniegeorgacopoulos.com adresinden satın alabilirler (ve tüm MG TASAKI parçaları için doğrudan https://www.tasaki- global.com/jewellery/mg-tasaki/ adresinden ve Avrupa için https://www.tasaki.co.uk/jewellery/mg-tasaki/ adresinden satın alabilirler.