Kapadokya’nın Gizli Kalmış Hazinesi SİNASOS

2012 yılında kurulmuş olan Uluslararası gezi örgütü NomadMania 2017’den sonra yeniden bir yapılanmaya giderek ülkelerde ve bazı bölgelerde ‘Envoy’, yani elçi seçerek dünya gezginlerinin birbirleriyle daha yakın ilişkiler kurmasına önayak oldu. Sevcan Akesi, Temmuz 2024’te ‘Türkiye Envoy’u seçilince, aynı yıl Ekim ayında İstanbul’da gerçekleştirdiği ilk NomadMania toplantısından sonra ikinci toplantıyı da geçtiğimiz Şubat ayında Kapadokya bölgesinde, Sinasos’ta, yeni adıyla Mustafapaşa Köyü’nde Kapadokya Üniversitesi işbirliğiyle gerçekleştirdi. Katılım beklenenin üzerinde oldu ve çok ilgi gördü. Tabii konu gezmek olunca…
Kapadokya bölgesi, yüzlerce yıldır farklı dinlerden insanların bir arada barış içinde yaşamayı başarabildikleri, hoşgörü ve hümanist düşüncenin ön planda olduğu, ortak bir kültür geliştirmiş ve bunu güncel yaşama entegre edebilmiş insanlardan oluşan muhteşem bir coğrafya.
Kapadokya yerli ve yabancı gezginler tarafından çok iyi tanınan bir bölge. Sinasos, yani bugünkü adıyla Mustafapaşa Köyü ise çok kıymetli bir tarih hazinesi olmasına rağmen geçmiş yıllarda o kadar iyi bilinmiyordu. Eski bir Rum köyü olan Sinasos, 2021 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) tarafından ‘dünyanın en iyi turizm köyü’ seçildi. Tabii bu köyün tanıtılmasında Kapadokya Üniversitesi’nin de büyük rolü olduğunu belirtmek isterim.
Mustafapaşa 1924 nüfus mübadelesine kadar Ortodoks Rumlar’ın yaşadığı ve 700’e yakın taş konağın olduğu zengin bir Rum köyüydü. Osmanlı döneminde yüzde 80 Rum, yüzde 20 Müslüman’ın yaşadığı 5000 nüfuslu Sinasos’un ekonomisi, İstanbul’da 13. yüzyıldan beri havyar ticareti yapan Rum tüccarlarca ayaktaydı. Eski belgelere daha çok Yunanlı araştırmacıların eserlerinden ulaşmak mümkün. Özellikle de Sinasos’lu Rumlar’ın yazdığı belgelerden 13. yüzyılda Hacı Bektaş-i Veli’nin de Sinasos’ta bulunduğuna ve Sinasos’lu bir aziz kadınla, toplumca da kabul görmüş bir beraberlik yaşadığına dair bilgiler kaynaklarda mevcut. Bu da farklı dinlerden insanların ne kadar hoşgörü içinde olduklarının bir göstergesi.
İstanbul’da yaşayan bir armatör olan Haralambos Sultanidis’in 1892’de yaptırmış olduğu konak, köyün en görkemli yapıları arasındadır ve bugün Kapadokya Üniversitesi’nin yönetim binası olarak hizmet vermektedir. Ayakta kalmış taş konakların bir çoğunun içinde dönemin ressamlarınca yapılmış resimler vardır. Önde gelen ressamlardan Kostis Meletiadis’in ‘Otsu Vakası’ isimli eseri de bu binada görülebilir. Rus Prensi Nikola ile kuzeni Yunan Prensi Georgios’un 1891’de Japonya Otsu’da uğradıkları saldırıyı anlatan bu resim 1893’te yapılmıştır. Olayın gerçekleşmesinden çok kısa bir süre sonra yapılmış olması ilgi çekicidir. Bu resmin hemen karşı duvarında ise bir Türk bayrağı ve Osmanlı armasının tasviri ise ev sahibinin Osmanlı Devleti’ne bağlılığını göstermektedir. Diğer bütün resimlerde olduğu gibi ressamın imzası vardır.
Duvar resimlerinin batılı üslupla yapıldığı dikkat çekicidir. Aynı zamanda bir klarnet sanatçısı olan Meletiadis bir dönem İstanbul’da havyar tüccarının yanında çalışmış ve o sırada İtalya’ya giderek sanat eğitimi almıştır. Resimlerdeki batılı üslubun sebebinin bu olduğu bilinmektedir. Dönemin bir diğer ressamı ise Georgios Iordanidis’tir. Söz konusu ressam ise aziz resimleri yapmakta ustaydı. Sivil mimari örneklerindeki resimler ile dini yapılardaki resimler birbirlerinden büyük ölçüde farklılaştığından bu iki konuyu farklı değerlendirmek gerekir.
Birbirinden değerli tarihi yapıların yer aldığı köyün meydanında ilk dikkati çeken Osmanlı eseri ise Mehmet Şakir Paşa Medresesi’dir. Bizim de NomadMania toplantısını yaptığımız bu tarihi yapı 1899 yılında inşa edilmiş olup, günümüzde Kapadokya Üniversitesi tarafından Meslek Yüksek Okulu binası olarak kullanılmaktadır.
Yine çok önemli bir başka tarihi bina, Cankut Bagana Binası. 1900 yılında havyar tüccarı Andonis Poligenidis tarafından yaptırılmış, daha sonra sahipleri değişmiş ve 2016 yılında Cankut Bagana tarafından Kapadokya Üniversitesi’ne devredilmiştir. Üniversite de pek çok alanda bu bölgenin gelişimine ve kalkınmasına destek vermektedir.
“Eski bir Rum köyü olan Sinasos, 2021 yılında Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) tarafından ‘dünyanın en iyi turizm köyü’ seçildi.”
Bu güzel tarih kokan pitoresk köyde bir de muhteşem restoran var ki, tüm yiyecekler doğal ve yerel kaynaklı ve çok rafine lezzetler… Tabii ki Gorgoli Restoran ve hemen yanında Gorgoli Bezirhane. Bezirhanenin harika akustiği sayesinde burada çok hoş dinletiler düzenleniyor. Bugün köyde 93 ev ve 30’a yakın kilise ve şapel ayakta.
Ayvalı Köyü
Kapadokya’nın saklı kalmış değerleri ile devam edecek olursak; Ayvalı, eski adıyla Aravani Köyü, Gomeda Vadisi’nin devamında dere kenarında saklı kalmış bir cennet gibi. Açık hava müzesi tadındaki köyde prehistorik dönemden kalmış bir yolun varlığı tespit edilmiştir. Asurlular’dan seramik parçaları ve Hititlerden kalma bir bronz dökme fırını bulunmuştur. 12. yüzyıl Bizans dönemi freskli kaya kilisesi, Golgoli Tepesi kalıntıları, Roma mezarları, Mazıköy yeraltı şehri oldukça etkileyicidir. Köydeki Gamirasu Oteli de doğal dokuya uygun ve kayalara inşa edilmiş güzel bir otel olup içinde de 12. yüzyıldan kalma bir şapel vardır. 2002 yılında Ayvalı Köyü Turizm Bakanlığı tarafından örnek köy ilan edilmiştir.
“Kapadokya bölgesi ortak bir kültür geliştirmiş ve bunu güncel yaşama entegre edebilmiş insanlardan oluşan muhteşem bir coğrafya.”
Cemil Köyü
Cemil (Calela-Zalela) Köyü, 700 yıllık köyde yüzde 60’ı Rum olan bir nüfus vardı. Oldukça iyi korunmuş erken Hristiyanlık dönemi Keşlik Manastırı, 1838’den kalma Kutsal Haç Kilisesi, Ayvaslı Kilisesi ve bunların dışında köyde üç kilise daha vardır ki hepsi birbirinden özel yapılardır. 1190 yılında yapılmış Necip Paşa Camii de görülmeye değer eserlerden biridir.
Sobesos Antik Kenti, MS dördüncü yüzyıla tarihlenen kentte mezar odası, hamam, şapel ve taban mozaikleri çok etkileyicidir. Soğanlı Vadisi’nin başlangıcındaki volkanik arazinin verimli toprakları üzerinde kurulmuş bu stratejik konumdaki kentin ilk kazı çalışmaları 2002 yılında başlamıştır. Sobesos, Kapadokya’nın geç antik çağ tarihine ışık tutması bakımından oldukça önemlidir.
Soğanlı Vadisi
Soğanlı Vadisi, Roma döneminden beri yerleşim yeri olmuş ören yerinde elliye yakın kilise var fakat sadece sekizi gezilebilmektedir. Ihlara ve Zelve Vadileri’nden farklı olarak buradaki kaya kiliseleri kubbelidir. Pek bilinmemekle birlikte bu ilginç yapısı nedeniyle görülmeye değer bir vadidir. Hele bir de karların altında bir mevsimde gitmişseniz, muhteşem görüntülerine doyum olmaz.
Kültepe Kaniş-Karum Antik Bölgesi
Kültepe Eski Asur Tüccar Arşivleri UNESCO Dünya Bellek Listesi’ne kaydedilmiştir ve 2014 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Alanları Geçici Listesi’ndedir. İç Anadolu’daki birkaç önemli yerleşim yerinden en önemlisiydi. MÖ üçüncü binyılın ikinci yarısıda zengin bir Hatti kentiydi. MÖ ikinci binyılda ise Kaniş Krallığı’nın başkenti oldu. Kültepe’de Anadolu’daki ilk yazılı tabletlerin bulunması ile Hint-Avrupa dil ailesinin en eski izleri keşfedilmiş oldu. Bu şehir Asurlu tüccarların da ticari merkeziydi. Bu nedenle Kültepe çok değerli bir kültür hazinesidir.
Şunu belirtmeliyim ki, Kapadokya Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirdiğimiz NomadMania toplantısının ardından Kapadokya’nın en ilginç gizli kalmış yerlerini gezmek ve buraları siz okurlarımızla paylaşmak gezgin ruhumuza çok iyi geliyor.
Hazırlayan: SEVCAN AKESİ @sevcanakesi