Tarihin ve Doğal Güzelliğin Buluşma Noktası DİDİM

Tarihin ve Doğal Güzelliğin Buluşma Noktası DİDİM

Türkiye’de Ege kıyılarının en çok tercih edilen tatil destinasyonlarından Aydın’ın Didim ilçesi ve çevresi, hem tarih meraklısı hem de doğa sever tatilcileri çağırıyor… Altın sarısı kumlarıyla mavi bayraklı Altınkum Plajı, Didyma, Milet ve Priene antik kentleri, açık hava müzesini andıran eski Rum köyü Doğanbey, Bafa Gölü ve kıyısındaki Heraklia antik kenti, Didim tatilinizde görebileceğiniz yerlerden bazıları.

 

Didim’in Cennet Köşesi: Altınkum Plajı

Altınkum Plajı, Didim’in en gözde cen­net köşelerinden biri olmanın ötesinde, Türkiye’nin en değerli doğal miraslarından­dır. Adı gibi altın sarısı kumları ve mavi bay­rağıyla yalnızca Didim’in değil Türkiye’nin en önemli plajlarından biri olma özelliğini taşır. Bir buçuk kilometre uzunluğundaki plajı çevreleyen restoranlar, ko­naklama tesisleri yalnızca yaz tatili değil Altınkum’a dinlen­mek, spor yapmak, kültür turlarına ve festivallere katılmak için ilkbahar, sonbahar ve kış aylarında da gelenleri ağırlar.

Antik Zamanların İlk Kehanet Merkezi: Apollon Tapınağı

Didim’in en önemli tarihi simgelerinden biri olan Apol­lon Tapınağı, Didyma Antik Kenti içerisindedir. Müziğin, sanatın ve bilgeliğin tanrısı Apollon’a atfedilen tapınak, Delfi’den sonra en önemli ikinci kehanet merkezidir. Yunanlıların kehanet gücü verdiğine inandıkları tapınağın inşasına M.Ö. 6. yüzyılda başlandığı düşünülür.

Efsaneye göre tanrı Apollon, bir gün Didim yöresinde çobanlık yapan Brankhos’a rastlar. Ondan çok hoşlanır ve ona kehanetin sırlarını öğretir. Çoban Brankhos, bugün Apollon Tapınağı’nın yerinde bulunan defne ormanı ve su kaynağının yanı başına Apollon adına ilk tapınağı kurar. Zaman içerisinde Brankhos soyundan gelenler, Brankhid­ler olarak anılırlar ve çok uzun süre Apollon Tapınağı’nın yöneticiliğini yaparlar.

Antik coğrafyacı Strabon tarafından dünyanın en büyük ve görkemli tapınağı kabul edilen Apollon, dört yanından basamaklarla çıkılan bir platform üzerinde iki sıra halin­de 112 sütunla çevrelenmiştir. Ancak yüksek maliyet ve sürekli devam eden savaşlar nedeniyle tapınağın inşası bir türlü tamamlanamamıştır. Geçmişte Persler tarafından yakılan tapınak sonraki zamanlarda yapımına devam edilse de depremlerden zarar görmüş ve nihayetinde bu­günkü haliyle günümüze kadar ulaşır. UNESCO Dünya Mirası listesine aday olan tapınak, Artemis Tapınağı ve Heraion Tapınağı’ndan sonra dünyanın en büyük üçüncü tapınağıdır.

TAPINAĞIN KORUYUCUSU MEDUSA

Medusa, Yunan mitolojisinde yılan saçları olan, korkunç yüzlü ve kendilerine bakanları taşa çeviren Gorgolar adı verilen üç kız kardeşten tek ölümlü olanıdır. ‘Gorgo’ kelimesi Yunanca ‘Gorgos’ sözcüğünden gelir. Anlamı ‘korkunç, dehşet verici’. Yunanlılar Medusa’nın başını, yani yılan başlı kızı kalkanlarına, korumak istedikleri eşyalarına, binalarına, tapınaklarına, zırhlarına işlemişlerdir.

Medusa, aslında çok güzel olarak bilinirmiş. Poseidon, karısı Athena’nın tapınağında bulunan Medusa’nın güzelliğine âşık olmuş ve Medusa’ya Athena’nın tapınağında tecavüz etmiş. Athena bu olayı öğrenmiş ve ondan güzelliğini almış. Medusa ve kız kardeşlerini Gorgon adı ile bilinen yılan saçlı, kanatlı ve korkunç yüzleri olan yaratıklara dönüştürmüş. Bir inanışa göre Medusa’ya bakan herkes taşa dönüşüyormuş. Medusa, Poseidon’dan gebe kalmış. Athena verdiği ceza ile yetinmeyip Medusa’yı öldürtmek için Perseus ve Zeus ile iş birliği yapmış. Medusa’nın uyuduğu mağaraya doğru giden Perseus, kılıcı ile Medusa’ya bakmadan başını kesmiş. Medusa’nın gövdesinden dev Khrysaor ve kanatlı at Pegasus meydana gelmiş. Athena, elde ettiği Medusa’nın başı sayesinde kalkanına koruyucu güç yapmış. Atina’da yaşanan bu olay felsefe çağının başlamakta olduğunu ifade eder. Medusa’nın hikayesi cinsiyet sorununa karşı bir başkaldırı olarak kabul edilir.

FELSEFE, BİLİM VE SANATIN BAŞKENTİ: MİLET ANTİK KENTİ

Milet Antik Kenti, Didim Akköy Mahallesi’nin beş kilometre ötesinde, Balat Köyü yakınlarındadır. Milet’te ilk yerleşimin M.Ö. 2000 ortalarında Myken kolonisi ile başladığı bilinmektedir. Daha sonra Milet, Atina Kralı Kodros’un oğlu Nekus önderliğindeki İyonyalılar tarafından tekrar kurulmuştur. Milet, İyonyalılar’ın en önemli dört şehir limanından biridir. En parlak dönemini M.Ö 7. ve 6. yüzyılda yaşamıştır. Özellikle M.Ö. 650’den sonra Karadeniz ve Akdeniz’deki kolonileri sayesinde çok zenginleşmiştir. M.Ö. 546’da Perslerin eline geçmiştir. Daha sonra Roma döneminde de bağımsız bir kent olmuştur. Ege ve Anadolu’nun bağlantı noktasında olduğu için ticari açıdan büyük önem taşıdığına inanılır.

Erken Hıristiyanlık döneminde de önemli bir merkez olan Milet, 13. yüzyılda Selçuklu egemenliğine, daha sonra da Osmanlı egemenliğine geçmiştir. Ören yerinde bu dönemlerden kalma; Helenistik, Roma, Doğu Roma ve Türk dönemine ait kalıntılara rastlamak mümkün. Helenistik Çağ’a ait tiyatro, hereon (mezar, anıt), Apollon Kutsal Alanı, gymnasium (okul), Helenistik depo, güney agora, Romalılara ait Doğu Roma Hamamı, Doğu Roma Kilisesi, St. Michael Kilisesi, Türklere ait; kervansaray, tekke, hamamlar, Kırk Merdivenli Camii, İlyas Bey Camii ve Külliyesi bulunmaktadır. Özellikle 15 bin kişi kapasite ve mükemmel bir akustiğe sahip Roma Dönemi tiyatro hala ayakta ve görülmeye değer.

Milet antik kentinin görselliği kadar etkileyici bir de hikayesi vardır. Efsaneye göre Apollon ile Girit kralı Minos’un kızı Akakallis’in Miletus adında bir oğlu vardır. Akakallis Miletus’u kral olan babasının kötülüklerinden korumak için ormana saklar. Apollon’un emriyle çocuğa kurtlar bakar. Daha sonra çobanların büyüttüğü Miletus, Anadolu’ya gelerek Menderes Nehri’nin kızı Kyane ile evlenir ve Milet (Miletos) şehrini kurar. Milet şehri zaman içinde güçlü bir ekonomiye sahip olur. Bu nedenledir ki kısa zamanda dönemin sanat, bilim ve felsefe merkezi haline gelir.

Tarihin ilk filozofu olarak bilinen Thales, Miletlidir. Thales ve öğrencilerinin kurduğu Fizikçiler Okulu’nda pozitif bilimin temellerini atacak ilk çalışmalar yapılmıştır. M.Ö. 585 yılında gerçekleştiği kabul edilen güneş tutulmasının zamanını, gün dönümlerini, piramitlerin boyunu ve Nil Nehri’nin yükselmesinin rüzgara bağlı olduğunu bulmuşlardır. Ayrıca, günümüz dünyasına yapılan bir başka katkı olan geometrideki Thales Teoremi hala geçerliliğini korumaktadır.

KUTSAL YOL

Milet Antik Kenti ve Apollon Tapınağı’nı birbirine bağlayan Kutsal Yol, hem tarihiyle hem de doğal güzellikleriyle büyüleyici bir etkiye sahiptir. Altı metre genişliğinde ve 17 kilometre uzunluğundaki yol, antik çağlarda Didyma’daki Panormos Limanı’na kadar ulaşıyordu ve yolun iki yanında Brankhid heykelleri bulunuyordu. Bugün bu yol doğa yürüyüşleri için kullanılmaktadır.

DOĞA HAYATININ ADRESİ: TAVŞANBURNU ORMAN KAMPI

Yeşil ve mavinin arasında huzurlu bir tatil geçirmek isteyenler Didim Tavşanburnu Orman Kampı’nda buluşuyor. Çadır ve karavan kampçılığı için uygun olan kamp alanında denize doyup, hamağınızda manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Kamp alanında elektrik, su, tuvalet gibi temel ihtiyaçlarınızı karşılayabilir; bunların yanı sıra market, sosyal alan gibi tesisleri sayesinde rahat bir kamp deneyimi yaşayabilirsiniz. Şehrin yanı sıra ören yerleri, alternatif plajlar ve yürüyüş parkurlarına olan ulaşım kolaylığı nedeniyle Didim Tavşanburnu Orman Kampı, çadır ve karavan kampçılığı için tercih edilen yerlerden biridir.

HİSAR YURDU: PRİENE ANTİK KENTİ

Priene, Aydın’ın Söke ilçesinin 15 kilometre güneybatısına kurulmuş önemli antik kentlerden biridir. 370 metre yükseklikte sarp bir kaya üzerine kurulması saldırılara karşı koymada avantaj sağlamıştır. Ayrıca yüksek bir yerde olması kentin farklı yönlerden de görülebilmesine imkan sağlamaktadır. Milet gibi İyon Birliği’nin bir üyesi olduğu kabul edilen Priene hakkındaki ilk bilgilere ise M.Ö. 7. yüzyıl ortalarında antik kaynaklarda rastlanmaktadır.

Kentin en önemli yapıları arasında Demeter Tapınağı, Athena Tapınağı, tiyatro, agora, Zeus Tapınağı, Bouleuterion (meclis binası), Yukarı Gymnasion (okul), Aşağı Gymnasion (okul), Mısır Tapınağı, Büyük İskender’in evi, Bizans Klisesi, nekropol ve konut alanları sayılabilir. 5000 kişilik kapasiteye sahip tiyatro M.Ö. 350 yılında inşa edilmiştir. Tanrıça Athena için kentin en hakim yerine yapılan tapınağın önünde Athena’nın altın ve fildişinden yapılan heykeli yer almaktaydı. Tapınak sunağının günümüzde yalnız bir bölümü ayaktadır.

RENKLİ AÇIKHAVA MÜZESİ: DOĞANBEY

Doğanbey Köyü, Söke ilçesine 30 km uzaklıktadır. Sırtını Mykale Dağları’na (Samsun Dağları) yaslamış, Kurtuluş Savaşı sırasında mübadele sonucunda Yunanistan’a göç eden Rumlardan kalma bir köydür. Eski Doğanbey Köyü, MÖ. 7.  yüzyıldan günümüze uzanan bir geçmişe sahiptir. Yakın çevresinde; eski gümrük binalarının olduğu Karina, antik yerleşim Tebai ve Lade Adası bulunmaktadır. Eskiden evler, büyük bir ormanın içerisinde birbirinden ayrı, her biri büyük avlulara sahip oda şeklinde inşa edilir ve bu odalara Rumca’da ‘Domatia’ denirdi. Bu isim aynı zamanda köyün ismi olmuştur.

Rum mimarisinin karakteristik özelliklerini taşıyan usta taş işçiliğinin ilk bakışta göze çarptığı, sivil mimari dediğimiz Doğanbey evleri, dükkanları, şapel dediğimiz yapı ve hastanesi ile Arnavut kaldırımı şeklinde döşenmiş dar taş sokakları gibi Türk mimarisinin güzel örneklerini de bir arada sergiler. Sadece mimarisi değil, sırtını dayadığı dağın yamacında bugün Şorlak Şelalesi, içinden akan Rum halkının çeşme dediği, eskiden içme suyunu da sağladıkları nehir de görülmeye değerdir.

Buradaki evler mübadele sonrası bölgeye yerleştirilen göçmenlerin yaşamına uygun olmadığı için 1985 yılında köy tamamen boşaltılmış ve Yeni Doğanbey adıyla köyün hemen aşağısında yol kenarında yeni bir yerleşim yeri kurulmuştur. Yurt içinden ve yurt dışından gelip bu köyü yaşatmayı amaçlayan kişilerce bazı yapıların restore edilmesi sonucunda köy tekrar yaşanan bir yer olmuştur.

EGE’NİN SAKLI CENNETİ: BAFA GÖLÜ

Ege Bölgesi’nin en büyük gölü olan Bafa Gölü, arkeolojik ve tarihi değerler açısından Türkiye’nin önemli göllerinden biridir. Su anlamına gelen Bafa, bulunduğu bölgenin eski adını sahiplenmiştir. Bafa Gölü’nün üzerinde küçük adalar ve bu adalarda kurulmuş kiliseler ve manastırlar görmek mümkündür. Etrafında zeytin ağaçlarını, ördekleri ve balıkçıl kuşları göreceğiniz gölün kıyısındaki küçük balıkçı tekneleri ile ada turu yaparak, gölü daha yakından keşfedebilirsiniz. Efsaneye göre ay tanrıçası Selene’nin aşk yaşadığı çobanla her gece buluştuğu ve bu sebeple eşsiz mehtabın oluştuğuna inanılır.

Bafa Gölü’nün kıyısında Beşparmak Dağları’nın eteklerinde, adını ünlü mitolojik kahraman Herakles’ten alan Muğla/Milas’ta bulunan Heraklia antik kenti bulunmaktadır. Tarihi M.Ö. 7. yüzyıla kadar uzanan Heraklia, Roma döneminde parlak bir kent olarak bilinmektedir. Deniz ticareti ile zenginleşen kent, Bizans döneminde ise piskoposluk merkezi haline gelmiştir. Her birinde farklı şekiller göreceğiniz kayalıklar ve engebeli bir arazi üzerinde kurulan kentin etrafı 65 kule ile çevrili. Kayalık arazi üzerinde yer alan Athena Tapınağı kentin en iyi korunmuş yapılarından biri. Kentteki diğer yapılar arasında, Agora, Bouleuterion (meclis binası), tiyatro ve Endymion Kutsal Alanı yer almaktadır.